Türk Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda
(6100 sayılı HMK) basit yargılama usulü, süre ve işlem kolaylığı gerektiren,
nispeten önemsiz veya seri çözüm gereken dava ve işlerde öngörülmüş basit, kısa
usul müessesesidir. Bu usulde yazılı usuldeki beş aşama (dilekçelerin
karşılıklı verilmesi, ön inceleme, tahkikat, sözlü yargılama, hüküm) esas
alınmış; ancak süreçler hızlandırılarak mümkün olduğunca birlikte yürütülmüştür[1][2]. Kanaatimizce de doktrinde ve
uygulamada vurgulandığı üzere, basit usulde ön inceleme ile tahkikat aşamaları
birleştirilmiş şekilde yürütülür[3]. İlgili yasanın gerekçesinde de,
basit yargılamanın hızlı sonuçlanabilmesi için bu aşamaların “birbiriyle
bağlantılı olarak birlikte düzenlendiği, işlemlerin basitleştirildiği” açıkça
belirtilmiştir[1]. Adem Albayrak’ın da ifade ettiği
gibi, ön incelemenin temel amacı, uyuşmazlığın tarafça açıklandığı dilekçe
aşamasının ardından, toplanan deliller çerçevesinde tahkikat aşamasına eksiksiz
ve hazır bir şekilde geçilmesini sağlamaktır[2]. Bu bağlamda, doktrinde ve yargı
uygulamasında basit usulde ön inceleme ile tahkikatın ayrı oturumlar yerine
birbiriyle uyumlu bir şekilde yürütülebileceği kabul edilmektedir[3].
Bu düzenlemeler sonucu, basit usulde ön inceleme ile tahkikat birbirine
entegre olur. İlk duruşmada tespit edilen uyuşmazlık esas alınarak ikinci
oturumdan itibaren tahkikat yapılır. Gerekçede de vurgulandığı gibi, bu sayede
tahkikat duruşmalarında sadece anlaşmazlık konularına odaklanılır ve yargılama
makul sürede sonlandırılır[10][3].
Basit usulde HMK m.320/1 hükmüne göre “mümkün olan hâllerde
tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verilmesi” de
mümkündür[11][12]. Yani dava şartları karşılanmış, dilekçelere ekli deliller yeterli
görülmüşse mahkeme, ilk duruşma (ön inceleme) yapmadan da hüküm tesis edebilir.
Örneğin geçici koruma veya icra takibine itiraz gibi basit konularda, taraflar
dinlenmeden doğrudan dosya üzerinden karar verilebileceği kabul edilir. Dosya
üzerinden karar verildiğinde, tarafların dilekçelerinde bildirdikleri
delillerin toplanmış sayılması ve hak arama özgürlüğünün (HMK m.27)
zedelenmemesi esastır[12][2]. Buna göre, pratikte ilk duruşmada hâkime ek delil sunma imkânı da
verilerek dosya tamamlanmış sayılır. Yargıtay da bu hususu vurgulayarak;
hakimin dosyadaki delilleri yeterli görmediği durumlarda ancak ilk duruşmayı
yaparak karar verilebileceğini, aksi takdirde hukuki dinlenilme hakkının ihlal
edileceğini belirtmiştir[13][14].
Doktrinde sıkça işaret edildiği üzere, yazılı yargılamada ön inceleme
ile tahkikat ayrı aşamalar olarak yürütülürken, basit yargılamada bu iki aşama
birleşik şekilde ele alınır[3]. Örneğin yazılı usulde HMK m.137-140 esas alınarak önce ön inceleme
duruşması yapılır ve ancak bu aşama tamamlanınca ayrı tahkikat duruşmasına
geçilir. Basit usulde ise ilk duruşma ön inceleme iken, takip eden en fazla iki
duruşma da tahkikat görevini gördüğü için, arasındaki ayrım pratikte yoktur.
Adem Albayrak’ın da vurguladığı gibi, basit usulde ön inceleme aşaması ile
tahkikat aşaması “birbirine entegre” bir yapıda olup, basit yargılamada ön
inceleme kural olarak HMK m.320 uyarınca ilk duruşmada yapılmaktadır[3][2].
Bu farklılık mahkemece de sıkıntısız kabul edilir. Basit yargılamaya
tabi bir davada, dosyadaki delillerin incelenmesi sonunda karar
verilemeyeceğinin anlaşılması halinde mahkeme, aynı duruşmada (ön incelemede)
gerekli hazırlık işlemlerini tamamlar ve ardından duruşmayı devam ettirerek
tahkikatı sonuçlandırır. Yargıtay HGK ve 6. Hukuk Dairesi kararları, bu konuda
bir engel olmadığını; HMK 320’nin öngördüğü imkanlar çerçevesinde
birleştirilmiş usulün uygulanması gerektiğini belirtmektedir[15][13].
Öğretide genellikle basit usulde ön inceleme ile tahkikatın
birleştirilebileceği benimsenmiştir. Albayrak ve diğer müellifler, basit
yargılamada ön inceleme aşamasının esas itibarıyla ilk duruşmada tamamlandığını
ve bu tutanağın esas alınarak tahkikatın sürdürüldüğünü vurgulamaktadırlar[2][7]. Bu görüşü somut içtihatlar da desteklemektedir. Örneğin Yargıtay 6.
Hukuk Dairesi (2021/5933 E., 2021/2240 K.) kararı, davacının delillerinin
toplanmasına rağmen HMK 320/1’in aradığı “mümkün olan hâller” oluşmadığının
anlaşıldığı bir somut olayda, taraf çağrılmadan hüküm kurulmasının hukuki
dinlenilme hakkını zedelediğini ifade etmiştir[13].
Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, basit yargılamaya ilişkin
içtihatlarında, hâkimin ön inceleme ile tahkikatı birlikte yürütmesinin önünde
kanuni bir engel bulunmadığını belirtmiştir[15][13]. Diğer yandan Yargıtay, usule ilişkin yükümlülüklere aykırı hareket
edilmesini, örneğin ön inceleme duruşması düzenlemeksizin ve tarafları
dinlemeden karar verilmesini, adil yargılanma ve hukuki dinlenilme hakkının
ihlali olarak değerlendirmektedir[13][14]. Örneğin bir kararında HGK 2007/8-161 içtihadını anımsatan Yargıtay,
“adil yargılanma ve dinlenilme hakkı gereği hakim, taraflara duruşmalarda hazır
bulunmak, iddia ve savunma için imkân vermeli, usulüne uygun biçimde duruşmaya
davet etmelidir” diye hüküm kurmuştur[14]. Bu yaklaşım, basit usulde de geçerlidir: Kanunda öngörülen hususlar
gerçekleşmeden mahkemece duruşma açılmaması tarafların savunma imkânını
sınırlayacağından kabul edilemez.
6100
sayılı HMK’nın gerekçesi ve doktrindeki görüş birliği doğrultusunda, basit
yargılama usulünde ön inceleme ile tahkikat aşamaları birlikte ele alınır.
Kanun, öncelikli olarak dosya üzerinden çözüm imkânı tanımakta; bu imkânın
gerçekleşmemesi halinde ise ön inceleme ve tahkikat işlemlerinin art arda, en
fazla üç oturumda tamamlanacağını hükme bağlamaktadır[16][8].
Bu çerçevede öğreti ve Yargıtay uygulaması da, basit usulde ön inceleme ile
tahkikatın birleştirilebileceği kanaatindedir[3][13].
Elbette mahkeme, bu usulün öngördüğü imkanlardan yararlanırken tarafların
hukuki dinlenilme hakkını korumalıdır[14].
Sonuç olarak, basit yargılamada ön inceleme ile tahkikat, yasanın amacına uygun
olarak birlikte yürütülmekte ve mahkemece bu imkânın kullanılmasında bir
sakınca bulunmamaktadır[3][13].
Kaynakça
(Bağlantılı): HMK m.320 (6100 s. HMK)[16][8];
Adem ALBAYRAK, Preliminary Examination in Civil Procedures, TAAD, 11/41
(2020)[2];
Baran DOĞAN, HMK 320 – Ön İnceleme ve Tahkikat (blog yazısı)[3][7];
Yargıtay HGK ve Daireleri kararları (ele alınan içtihatlar)[15][14].
[1] HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU > - Basit Yargılama Usulü > Madde 320
- Ön inceleme ve tahkikat Gerekçesi
https://app.e-uyar.com/gerekce/index/555aa146-fa99-4cc8-b376-ed7fa12295be
[2] [3] [6] [10] dergipark.org.tr
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1500728
[4] [7] [9] [12] [13] [15] HMK Madde 320 Ön İnceleme ve Tahkikat
https://barandogan.av.tr/blog/mevzuat/hmk-madde-320-on-inceleme-ve-tahkikat.html
[5] [8] [11] [16] HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU > - Basit Yargılama Usulü > Madde 320
- Ön inceleme ve tahkikat
https://app.e-uyar.com/madde/index/555aa146-fa99-4cc8-b376-ed7fa12295be
[14] iş sözleşmesinin feshi ve adil yargılanma hakkı: 7. hukuk dairesi
2013/25426 e., 2013/20725 k. sayılı kararının incelenmesi - Yargıtay karar
içtihat