Delil Avansı ve Gider Avansı

Delil Avansı ve Gider Avansı: Tanım ve Yargılamadaki İşlevi

Gider Avansı: Dava açılırken davacının mahkeme veznesine yatırması gereken, yargılama masraflarını karşılamaya yönelik peşin avanstır. Tebligat giderleri, posta ücretleri gibi genel yargılama giderlerini kapsar ve her yıl Adalet Bakanlığı’nca belirlenen tarifeye göre hesaplanır[1][2]. Davacı, bu avansı dava açılışında yatırmakla yükümlüdür; eksik yatırıldıysa yargılama sırasında tamamlaması istenir. Gider avansı, HMK m.114/1-g uyarınca “dava şartı” niteliğindedir[2]. Bu, mahkemenin davayı esastan inceleyebilmesi için gerekli bir ön koşul olduğu anlamına gelir.

Delil Avansı: Tarafların dayandıkları belirli delillerin toplanması için gereken masrafları karşılamak üzere yatırılan ücrettir[3]. Örneğin keşif yapılması, tanıkların veya bilirkişinin dinlenmesi için gerekli yol, bilirkişi ücreti gibi giderleri içerir. Hangi delil için ne miktar avans gerektiği mahkemece ara kararla belirlenir ve o delille iddiasını ispat etmek isteyen tarafça ödenir[3]. İlgili taraf ödemezse, karşı taraf gerek duyarsa bu avansı yatırabilir (HMK m.324). Delil avansı, gider avansından farklı olarak dava şartı değildir[2]. Ödenmemesi, davanın usulden reddini gerektirmez; sadece ilgili delilin kullanılmasından vazgeçilmiş sayılır ve yargılama eldeki diğer delillerle devam eder[2].

Yargılamadaki İşlevleri: Gider avansı, davanın başından itibaren genel yargılama giderlerini güvenceye alarak tebligatların, posta işlemlerinin vs. aksamadan yürütülmesini sağlar. Delil avansı ise tarafların ileri sürdükleri delillerin gerçekleştirilebilmesi için gerekli masrafların önceden ödenmesini temin ederek, özellikle keşif, bilirkişi incelemesi, tanıkların celbi gibi işlemlerin yapılabilmesini mümkün kılar[3]. Böylece her iki avans da yargılamanın sağlıklı ilerlemesine hizmet eder; ancak hukuki nitelikleri ve eksik yatırılmasının sonuçları farklıdır.

Gider Avansının Hukuki Niteliği (HMK m.120 ve m.324)

HMK m.120 gider avansını düzenler. Davacı, harçlar ile her yıl belirlenen tarifeye göre hesaplanan gider avansını dava açarken ödemelidir[4][5]. Davanın açılışı sırasında hiç veya eksik gider avansı alınmış olabilir; kanun bu eksikliğin hüküm verilinceye kadar tamamlatılmasına imkân tanır[6]. Mahkeme, eksikliği fark ederse davacıya iki haftalık kesin süre verir (HMK m.120/2)[4]. Bu süre içinde avans tamamlanmazsa, dava şartı noksanlığı nedeniyle dava usulden reddedilir[6]. Yani gider avansının zamanında ve tam yatırılması dava şartı olup, yerine getirilmemesi davanın devamını engeller.

HMK m.324 ise delil ikamesi için avansı düzenler. Bu hükme göre “taraflardan her biri, ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır… Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır.” (HMK m.324/1-2)[7][8]. Delil avansının hukuki niteliği, gider avansından farklıdır: HMK m.114’te sayılan dava şartları arasında delil avansı yoktur[9]. Bu nedenle, delil avansının yatırılmaması davanın usulden reddine yol açmaz; yalnızca ilgili delil bakımından hak düşürücü etki doğurur[10]. İlgili taraf, süresinde avansı yatırmazsa o delilden vazgeçmiş sayılır ve mahkeme, dosyadaki diğer delillere göre karar verir[2][10].

Özetle, HMK m.120 ve 324 birlikte değerlendirildiğinde gider avansı ile delil avansının hukuki sonuçları ayrıdır: Gider avansı dava şartıdır ve yatırılmaması durumunda HMK m.115 gereği dava usulden reddedilir; delil avansı dava şartı değildir, yatırılmazsa sadece o delil devre dışı kalır[2][11]. Nitekim Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, delil avansının HMK 114/1-g’deki gider avansından farklı olduğunu, delil avansı yatırılmadığında davanın reddine karar verilemeyeceğini vurgulamıştır[11]. Benzer şekilde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da, delil ikamesi avansının verilmemesinin dava şartı noksanlığı oluşturmayacağını karara bağlamıştır (YHGK 2015/1030 K., E.2013/9-651)[11][10].

Kesin Süre Kavramı ve Sonuçları (HMK m.94, 96)

Kesin süre, bir işlemin yapılması için mahkeme veya kanun tarafından belirlenen ve süresinde işlem yapılmazsa ilgili tarafın o işlemi yapma hakkını kaybetmesine yol açan süredir[12]. HMK m.94’e göre kanunun belirlediği süreler zaten kesindir (örneğin cevap süresi, temyiz süresi gibi kanuni süreler hak düşürücüdür)[13]. Hakim tarafından verilen süreler ise kural olarak kesin değildir; ancak hakim, verdiği süreyi kesin süre olarak nitelendirebilir (HMK m.94/2)[14]. Hakim ilk defa süre verirken “kesin” olduğunu açıkça belirtmemişse, o süreyi kaçıran taraf yeni bir süre verilmesini isteyebilir. Bu durumda hakim ikinci kez süre verirse, bu ikinci süre kanunen kesin niteliktedir ve tekrar uzatılamaz (HMK m.94/2)[15][16].

Kesin Sürenin Verilmesi: Hakim, bir işlemi yapması için kesin süre veriyorsa, ara kararında bu sürenin kesin olduğunu ve uyulmamasının sonuçlarını açıkça ihtar etmelidir[15]. Sürenin uzunluğu yapılacak işin niteliğine göre makul olmalı ve tarafın bu işlemi ifa edebileceği yeterli zamanı tanımalıdır[17]. Kesin süreye konu yapılacak işler tek tek ve gerekiyorsa masraf kalemleriyle birlikte belirtilmelidir[18]. Örneğin, bilirkişi incelemesi için kesin süre veriliyorsa, kaç bilirkişi görevlendirileceği, her birinin ücreti, keşif yolluğu, tanık veya bilirkişi davetiye giderleri gibi kalemler ayrıntılı yazılmalıdır[19][20]. Bu açıklık yoksa, verilen sürenin kesin süre sonuçları doğurmayacağı Yargıtay tarafından vurgulanmıştır[21]. Nitekim Yargıtay 1. Hukuk Dairesi bir kararında, keşif giderleri kalem kalem belirtilmeden verilen sürenin hukuki sonuç doğurmayacağını, yeniden yöntemine uygun kesin süre verilmesi gerektiğini belirtmiştir[22].

Kesin Süreye Uyulmamanın Sonucu: HMK m.94/3 uyarınca, kesin süre içinde yapılması gereken işlemi süresinde yapmayan taraf, o işlemi yapma hakkını kaybeder[23]. Bir başka deyişle, kesin süreyi geçiren taraf artık o usul işlemini yapamaz; bu hakkı düşmüştür[24]. Bu kuralın amacı, yargılamanın uzamasını önlemek ve tarafların süreci sürüncemede bırakmasını engellemektir[25][26]. Kesin süre kuralı adil ve hızlı yargılanma hakkıyla da bağlantılıdır; süresinde yapılmayan işlemler nedeniyle davanın gereksiz yere uzaması engellenmelidir[25]. Ancak Yargıtay, kesin süre müessesesinin amacının davayı esastan reddetmeye bahane yaratmak olmaması gerektiği uyarısında da bulunur[25][27]. Hak kayıpları doğuran bu süreler verilirken, hakkaniyete uygun ve tereddüte yer vermeyecek şekilde uygulanması gerekir.

Eski Hâle Getirme (HMK m.96): Bir taraf, kesin süre (veya herhangi bir hak düşürücü süre) içinde işlemini yapmasını engelleyen mücbir veya haklı bir sebep yaşamışsa, eski hâle getirme talebinde bulunabilir. HMK m.96, işlemin süresinde yapılamamasına neden olan engelin ortadan kalkmasından itibaren iki hafta içinde eski hâle getirme talebinin yapılmasını şart koşar[28]. Bu talep, en geç ilk derece yargılamasında nihai karar verilinceye kadar ileri sürülebilir[28]. Örneğin, tarafın ağır hastalık, kaza, doğal afet gibi öngörülemeyen bir nedenle kesin süreyi kaçırması halinde, engel kalktıktan sonra 2 hafta içinde başvurarak eski hale getirme isteyebilir. Mahkeme bu talebi haklı bulursa, sanki süre hiç kaçırılmamış gibi ilgili usul işleminin yapılmasına imkân tanınır (örn. süresi kaçan delil avansı sonradan yatırılabilir). Yargıtay uygulamasında, süreyi kaçıran tarafın derhal eski hale getirme talebini ve varsa gecikme nedenini belgeleyen delilleri sunması gerektiği vurgulanır[29]. Eski hale getirme müessesesi, kesin süre kuralının katı sonucunu esneten istisnai bir yol olup, gerçekten elde olmayan sebeplerle hakkını kaybeden taraflar için bir hukuki güvence işlevi görür.

Delil Avansının Kesin Süreden Sonra Yatırılması

Kanuni Kural: HMK m.324/2’ye göre delil avansını belirtilen kesin süre içinde yatırmayan taraf, “talep ettiği delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılır”. Yani süre geçtikten sonra avansı yatırmak, kural olarak o delili canlandırmaz; hak düşümü gerçekleşmiştir. Mahkeme, süresinde avansı yatırılmayan delili dikkate almaz ve o delille ispatlanması düşünülen vakıayı, artık ispatlanamamış kabul eder[2][10]. Örneğin, keşif için iki haftalık kesin süre içinde gerekli avans ödenmezse, keşif delilinden vazgeçildiği varsayılır; bilirkişi ücreti süresinde yatırılmazsa o bilirkişi deliline dayanılmamış sayılır. Bu durumda, sonradan avansın tamamlanması kural olarak hukuki sonucu değiştirmez. Süre geçirildikten sonra yapılan geç ödemeler, normalde yargılamada o delilin kullanılmasına olanak vermeyecektir.

İstisnai Durumlar ve Yargı Uygulaması: Uygulamada, kesin süre geçirildikten sonra yatırılan delil avansı konusunda farklı senaryolar ortaya çıkabilmektedir:

  • Karşı Tarafın Avansı Yatırması: HMK 324, bir taraf avans yükümlülüğünü yerine getirmezse diğer tarafın bu avansı yatırabileceğini öngörür[7][8]. Dolayısıyla A tarafı süresinde ödeme yapmadıysa ve B tarafı da o delilin görülmesini isterse, B tarafı süre dolmadan avansı yatırarak delili kurtarabilir. Bu durumda, delil ikamesi gerçekleşir ve geç ödeme sorunu kalmaz. Ancak diğer taraf da yatırmazsa, artık o delil kullanılmaz.
  • Duruşma Günü Gelmeden, Süre Geçtikten Sonra Ödeme: Özellikle tartışmalı olan konu, kesin süre dolduktan bir süre sonra ödeme yapılmışsa ve bu ödeme duruşma atlatılmadan önce gerçekleşmişse ne olacağıdır. Genel kural, süre bitiminde hak düştüğünden geç ödeme hukuken sonuç doğurmaz. Fakat Yargıtay’ın güncel içtihadında, yargılamayı geciktirmeyen geç ödemelere esneklik tanıyan bir yaklaşım dikkat çekmektedir. Örneğin Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, bir kararında kesin süre bittikten sonra, ancak ilk kesin süre kararının verildiği celse ile bir sonraki duruşma arasında delil avansının yatırılmasının yargılamayı aksatmadığı gerekçesiyle, işlemin geçerli sayılması gerektiğine hükmetmiştir (Yargıtay 11. HD 2022/3365 K., E.2021/1326)[30]. Somut olayda davacı, iki haftalık kesin sürede değil ama duruşma gününden hemen önce avansı yatırmış ve bu durum duruşmanın ertelenmesine yol açmamıştı; bu nedenle Yargıtay, davacının süresinden sonra yatırdığı avansla delil ikamesi hakkını fiilen kurtardığı sonucuna varmıştır[30].
  • Duruşma veya İşlem Kaçırılarak Ödeme: Eğer kesin süre geçirildikten sonra ödeme yapılması, o celse delilin icra edilememesine ve duruşmanın ertelenmesine sebep olduysa, bu durumda hakimin kesin süreye bağlı kalması beklenir. Çünkü artık yargılama gecikmiştir ve HMK 94 anlamında usuli kazanılmış hak da doğmuştur[31][32]. Örneğin, keşif için kesin süre verilip süresinde ödeme yapılmadığı için keşif yapılamamış ve duruşma bu yüzden atlatılmışsa, sonradan ödeme yapılsa bile delilden vazgeçilmiş sayılma sonucu değişmez. Böyle bir durumda ancak karşı tarafın rızası veya yukarıda bahsedilen eski hale getirme mekanizması devreye girebilir.

Özetle, kural olarak kesin süre sonrası yatırılan delil avansı geçersizdir, ancak yargılamayı uzatmayan ufak gecikmelerde bazı Daire kararları esneklik göstermektedir. Uygulamada ilk derece mahkemelerinin çoğunlukla katı şekilde, süreden sonra yatırılan avansı dikkate almadıkları görülmekle birlikte, Yargıtay’ın son eğilimleri davayı boş yere sonuçsuz bırakmamak yönündedir. Yine de bu bir istisna olup her somut olayın özelliğine göre değerlendirme yapılır. Tereddüt halinde, güvenli olan süreye riayet etmek veya süre dolmadan ek süre talep etmektir.

Bu noktada, geç ödeme ile ilgili bir diğer husus da ödemenin mahkeme veznesine fiilen ulaşma zamanıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, posta veya PTT aracılığıyla yapılan ödemelerde, tarafın parayı süre içinde göndermiş olmasını yeterli görmüş, paranın mahkeme veznesine süreden sonra geçmesinin sonucu etkilemeyeceğini belirtmiştir[33]. HGK’nın bu kararında (YHGK 2015/1030 K.), davacı tebligatı aldıktan sonra iki hafta içinde PTT’ye avans bedelini yatırmış ancak para mahkeme hesabına birkaç gün gecikmeyle intikal etmiştir; Kurul, davacının süreye uyduğunun kabulü gerekir diyerek usulü kazanılmış hakkın ihlal edilmediğini vurgulamıştır[33].

Yargıtay Kararlarında Konunun Ele Alınışı

Delil ve gider avansının kesin süre ile ilişkisine dair Yargıtay içtihatları büyük ölçüde istikrar kazanmıştır, ancak bazı daireler arasında vurgu farkları gözlemlenebilir:

  • Yargıtay Hukuk Genel Kurulu: Konuya ilişkin önemli bir ilkeler bütünü HGK kararlarıyla belirlenmiştir. Yukarıda değinilen 2015 tarihli HGK kararında, delil avansının yatırılmamasının davanın usulden reddi sonucunu doğurmayacağı kesinleştirilmiştir[11][10]. HGK, gider avansı ile delil avansının ayrılması, delil avansının dava şartı olmadığı ve süresinde yatırılmadığında sadece delilden vazgeçilmiş sayılacağı hususlarını netleştirmiştir. Aynı kararda HGK, davacı süresinde avansı yatırmamış olsa bile dosyadaki diğer delillerle davanın esası hakkında inceleme yapılması gerektiğini, sırf bu yüzden davanın tümden reddinin yanlış olacağını ifade etmiştir[34][10]. Bu ilke, tüm hukuk dairelerini bağlayan genel bir içtihat durumundadır.
  • Yargıtay 9. Hukuk Dairesi: Özellikle iş davalarında delil avansı (çoğunlukla bilirkişi ücreti) önemli bir konu olmuştur. 9. HD, HMK 324’ün amir hükmüne uygun olarak, süresinde ödenmeyen bilirkişi/keşif gideri varsa o delile dayanmaktan vazgeçildiği ve davanın sadece bu nedenle usulden reddedilemeyeceği yönünde kararlar vermiştir[2][11]. Nitekim 9. HD’nin 2020 tarihli bir kararında (Yrg. 9. HD 2020/12243 K., E.2017/17006) mahkeme, süresinde yatırılmayan 130 TL bilirkişi ücretini ödemediği için davayı kanıtlanamadığı gerekçesiyle tamamen reddetmiş; Yargıtay ise bilirkişi incelemesinin takdiri bir delil olduğunu, davacının bu delilden vazgeçmiş sayılacağı, ancak dosyadaki SGK kayıtları, tanık beyanları gibi diğer deliller değerlendirildikten sonra karar verilmesi gerektiğini belirterek kararı bozmuştur[34][35]. 9. Daire bu gibi durumlarda, delil avansını ödemeyen tarafın ispat yükü altındaki vakıayı diğer delillerle kanıtlama imkânı varsa bunun gözetilmesini istemektedir. Özetle 9. HD, delil avansının yatırılmaması halinde “dava şartı yokluğu” değil, “delil yetersizliği” değerlendirmesi yapılması gerektiğini yerleşik biçimde ortaya koymuştur.
  • Yargıtay 22. Hukuk Dairesi: 22. Daire de iş hukuku alanında benzer uyuşmazlıklara bakmış ve 9. Daire ile paralel içtihatlar geliştirmiştir. Örneğin Yargıtay 22. HD bir kararında, bir delil için öngörülen avans yatırılmadığında davanın kanıtlanamaması sonucuna varılabilmesi için, o delilin uyuşmazlık konusu vakıanın ispatı açısından vazgeçilmez olması gerektiğini vurgulamıştır[36]. Eğer ilgili delil (örneğin bir bilirkişi raporu) olmaksızın da vakıa ispatlanabilir ise veya rapor aslında gereksiz/hukuka aykırı ise, sadece avans yatırılmadı diye davayı reddetmenin doğru olmayacağını belirtmiştir. Nitekim 22. HD’nin 2018/10735 K. sayılı kararında, mahkemenin bilirkişi ücretini bir haftalık sürede yatırmadığı için davayı reddetmesi eleştirilmiş; hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel bilgilerle çözülebilecek konularda bilirkişi incelemesi zorunlu olmadığı ve bu halde kesin süre vermenin usule uygun sayılamayacağı ifade edilmiştir[37][38]. Sonuç olarak 22. HD de, delil avansı ödenmemesi halinde doğrudan doğruya davanın kaybettirilmemesi, eldeki diğer deliller ve ispat imkanları değerlendirilerek karar verilmesi yönünde hüküm kurmaktadır.
  • Yargıtay 15. Hukuk Dairesi: 15. Daire de daha çok ticari ve inşaat hukukuna ilişkin uyuşmazlıklarda keşif ve bilirkişi giderleri konusunda emsal kararlar vermiştir. 15. HD, HMK 120 ve 324’ün birlikte yorumlanmasına özellikle değinmiş; dava şartı olan gider avansı ile delil avansının kesinlikle ayrılması gerektiğini belirtmiştir[39][40]. Örneğin Yarg. 15. HD 2021/725 K. (E.2021/344) kararında, mahkemenin keşif giderini gider avansı kapsamında sayıp davayı usulden reddetmesi hatalı bulunmuş; keşif bedelinin delil avansı olduğu, yatırılmamasının sonucun delilden vazgeçme olacağı ifade edilerek bozma kararı verilmiştir[41][42]. Yine Yarg. 15. HD 2020/3029 K. kararında, mahkemenin ara kararında delil avansının miktarı ve sonuçları açıkça ihtar edilmeden davanın reddine karar verilmesi yanlış bulunmuş; usulüne uygun kesin süre ile delil avansı yatırılması için tarafın uyarılması, yatırılmazsa sadece o delilin kullanılamayacağı belirtilmiştir[43]. 15. Daire genel olarak, kesin süreye uyulmamasının sonucunun delil açısından hak kaybı olacağını, fakat bunun davanın tamamına sirayet etmemesi gerektiğini vurgulamaktadır. Ayrıca 15. HD, 11. Daire gibi geç yatırılan avansın geçerli sayılması konusunda açık bir içtihat geliştirmemiş, daha ziyade sürenin hukuka uygun şekilde verilmesine ve delil avansı-dava şartı ayrımının yapılmasına odaklanmıştır.
  • Diğer Daireler: Yargıtay 8. ve 1. Hukuk Daireleri, özellikle keşif giderleri konusunda, mahkemelerin kesin süre verirken usule uygun davranması gerektiğine dair kararlar vermiştir. Yarg. 8. HD 2022/6080 K. kararında, kalem kalem masraf belirtilmeden verilen kesin sürenin sonuç doğurmayacağı ve yeniden süre verilmesi gerektiği ifade edilmiştir[21][20]. Yarg. 1. HD de benzer şekilde, eksik gider avansı yatırılmadan davanın usulden reddine karar verilmemesi, öncelikle HMK 120/2’ye göre süre verilip eksiklerin tamamlattırılması gerektiğini belirtmiştir[44]. Bu kararlar, uygulamada bazı mahkemelerin gider avansı eksik diye doğrudan ret verdikleri hallerde, Yargıtay’ın bu tutumu düzelttiğini göstermektedir.

Sonuç olarak, Yargıtay’ın güncel içtihatları ortak bir noktada birleşmektedir: Gider avansı eksikliği giderilmezse dava usulden reddedilir; delil avansı eksikliği ise davanın reddine değil, sadece ilgili delilin gözardı edilmesine yol açar[11][10]. Mahkemelerin, kesin süre verirken HMK 94’e uygun davranmaları, tarafları sonucu hakkında açıkça uyarmaları ve delil avansı yatırılmadığında davayı değil delili “kaybettiklerini” dikkate alarak karar vermeleri gerektiği yönünde Yargıtay’da tam bir fikir birliği oluşmuştur. Farklı daireler arasındaki ufak nüanslar, daha çok sürelerin uygulanmasında hakkaniyete uygunluk ve usul ekonomisi konusundadır (örneğin 11. HD’nin duruşma atlatılmadıysa geç ödemeyi kabul etmesi gibi). Ancak esas hukukî ilke aynıdır: Kesin süre, süjeye usulî yükümlülük yükler; gider avansına uyulmaması dava şartı noksanlığı, delil avansına uyulmaması delilden feragat anlamına gelir.

Uygulamada Sık Rastlanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri

Sorun 1: Gider Avansı ile Delil Avansının Karıştırılması: Uygulamada bazı mahkemeler, delil için istenen ücreti yanlışlıkla gider avansı kapsamında değerlendirip davanın usulden reddine karar verebiliyor. Örneğin keşif veya bilirkişi ücreti yatırılmadığında, bunun dava şartı eksikliği sanılması hatasına düşülebiliyor[45][46]. Çözüm: Hakimler, ara kararlarda hangi kalemin gider avansı, hangisinin delil avansı olduğunu net ayırt etmelidir. HMK Yönetmeliği m.45’te her ne kadar gider avansı tanımına bilirkişi, keşif ücretleri gibi kalemler dahil edilmişse de, Yargıtay bu hükmün HMK ile çeliştiğini, dava şartı olan gider avansının “delillerin ikamesi dışındaki” giderleri kapsadığını açıkça ortaya koymuştur[42][40]. Bu nedenle mahkemeler, keşif, bilirkişi, tanık giderlerini delil avansı adıyla ve ayrı bir süre vererek talep etmeli; avans yatırılmazsa HMK 324’e göre sadece delilden vazgeçildiğini kabul edip yargılamaya devam etmelidir. Yargıtay kararları (ör. Yrg. 5. HD 2021/4411 K.) keşif bedelinin delil avansı olduğuna ve yatırılmamasının davanın esastan reddi sonucunu doğurmayacağına işaret etmektedir[47][39].

Sorun 2: Kesin Süre Kararının Hatalı Tebliği veya İhtarı: Bir diğer pratik sorun, tarafın kesin süre ihtarından haberdar olmaması ya da ihtarın usulüne uygun yapılmamasıdır. Tebligat eksikleri veya duruşmaya mazeret nedeniyle katılamayan vekile kesin süre kararının bildirilmemesi, süreyi fiilen işlemez hale getirebilir. Çözüm: Hakimler, HMK 94 uyarınca kesin süre verdiklerinde bu kararı muhataba usulüne uygun tebliğ etmeli ve tutanakta ihtaratı eksiksiz belirtmelidir[48][49]. Aksi halde, Yargıtay bu şekilde verilip muhataba ulaşmayan kesin sürelerin hukuki sonuç doğurmayacağını kabul etmektedir[50]. Uygulamada, e-tebligat sistemindeki karışıklıklar nedeniyle yanlış tutanak tebliği gibi sorunlar yaşanabilmektedir. Taraf vekilleri de tebligatları dikkatle takip etmeli, eksik tebligat halinde itirazlarını derhal yapmalıdır. Örneğin Yargıtay 7. HD, eksik tutanak tebliğiyle kesin süre verilip davanın reddedilmesini bozmuş; önce usule uygun tebligatla süre ver, sonra gereğini yap demiştir[51][52].

Sorun 3: Sürelerin Kısa veya Uygun Olmaması: Bazı mahkemelerce verilen kesin süreler, yapılacak iş için yetersiz olabiliyor (örneğin, kapsamlı bir keşif için sadece 3 gün süre verilmesi) veya makul olmayan derecede kısa tutulabiliyor. Çözüm: Makul süre kavramına riayet edilmelidir. HMK 94 gerekçesi ve Yargıtay içtihatları, verilen sürenin işin yapılmasına elverişli olması gerektiğini, aksi halde ek süre talebinin hakkaniyete uygun olacağını belirtir[17][53]. Avans yatırılması gibi nispeten basit bir işlemde dahi, bankacılık veya kurumsal süreçler düşünüldüğünde en az birkaç hafta süre tanınması uygulamada yerleşmiştir. Taraf avukatı, verilen süre gerçekçi değilse, süre geçmeden önce ek süre talep edebilir veya hiç olmazsa sürenin kesin olmadığı noktasını netleştirmeye çalışabilir.

Sorun 4: Avansın Son Günde veya Geç Yatırılması: Uygulamada taraflar bazen maddi imkansızlıklar veya ihmalkârlık nedeniyle avansı sürenin sonuna doğru yatırır, hatta geç kalabilir. Bu durumda mahkemeler genellikle sürenin dolduğunu not ederek delilden vazgeçildiğini tutanağa geçirir. Çözüm: Taraflar, son günü beklemeden avansı yatırmalı, dekontu vakit kaybetmeden dosyaya sunmalıdır. Eğer istemeyerek süre geçirilirse, derhal eski hale getirme talebi düşünülmelidir (eğer haklı bir mazeret varsa). Ayrıca ödemenin mahkemeye ulaşma süreci dikkate alınmalıdır: Örneğin EFT/Havale yoluyla ödeme yapılacaksa, mesai saatleri ve resmi tatiller hesaba katılmalı, ödeme dekontunda zaman damgası gibi detaylar kayıt altına alınmalıdır. Yargıtay’ın PTT ile ödeme örneğinde olduğu gibi, taraf ödeme talimatını zamanında vermişse kendisini koruyacak bir kayıt sunabilmelidir[33].

Sorun 5: Karşı Tarafın Avansı Ödemeyerek Delili Engellemesi: Bir taraf, özellikle karşı tarafın işine yarayacak bir delil için avans yatırmazsa, HMK 324 gereği diğer tarafa ödeme imkanı tanınsa da uygulamada bu her zaman gerçekleşmeyebilir. Örneğin davacı tanık dinletmek için tanık ücretini yatırmadığında davalı buna müdahil olmayabilir, ancak aslında o tanığın ifadesi davalının da işine yarayacak olabilirdi. Çözüm: Taraf vekilleri, karşı tarafın yatırmadığı ancak kendi lehlerine olabilecek deliller konusunda proaktif davranmalıdır. Kanun, “diğer taraf yatırabilir” diyerek bu imkanı sunmuştur[7][8]. Özellikle teknik bir bilirkişi incelemesinden her iki tarafın aydınlanması bekleniyorsa, karşı taraf gerekirse avansı ödeyip o delilin dosyaya kazandırılmasını sağlayabilir. Bu ödediği miktar, yargılama gideri olarak lehine hükmedilebilecektir. Dolayısıyla “nasıl olsa karşı taraf yatırmadı, delil kullanılamayacak” yaklaşımı yerine, taraflar stratejik düşünerek ortak delillerin peşine düşmelidir.

Sorun 6: Adli Yardım ve Avans Ödenmesi: Maddi durumu yetersiz bazı davacılar, avansları ödeyemeyip hak kaybına uğrayabiliyor. Çözüm: Bu durumda adli yardım kurumu devreye sokulabilir. Nitekim HMK’da, adli yardım talebiyle dava açanlardan başlangıçta harç, gider ve delil avansı alınmaz (HMK Yönetmeliği m.45/II)[54]. Eğer bir tarafın ödeme gücü gerçekten yoksa, adli yardım talep ederek geçici olarak bu yükümlülükten muaf olabilir. Mahkeme adli yardım kararı verirse, avanslar Hazine’den karşılanır (HMK m.333 ve devamı). Avukatlar, müvekkillerinin mali durumunu değerlendirip gerekli durumlarda dava açarken veya delil masrafı istenirken adli yardım isteminde bulunmayı unutmamalıdır.

Yukarıdaki sorunların çözümünde en temel ilke, iletişim ve dikkattir. Mahkemeler açık ve yazılı ihtarlarla tarafları bilgilendirmeli; taraflar da tebligat ve ara kararları dikkatle takip etmelidir. Unutulmamalıdır ki, usul kuralları şekle bağlı ise de, hakkaniyete ve dürüstlük kuralına aykırı olmayacak esneklikler de içerir – örneğin haklı mazeret varsa eski hale getirme, karşı taraf ödeyebiliyorsa delilin kurtarılması gibi.

Avukatlar ve Vatandaşlar İçin Pratik Öneriler

Hem hukukçuların hem de davayla ilgilenen vatandaşların, delil ve gider avansı konularında şu noktalara dikkat etmeleri yararlı olacaktır:

  • Dava Açarken Gider Avansı: Davacı iseniz, dava dilekçenizi mahkemeye sunarken hesaplanan gider avansı tutarını mutlaka tam olarak yatırın. Bu, dava şartıdır. Mahkeme eksik bulursa size süre verecektir; ancak mümkünse en baştan tam yatırmak, sürecin aksamamasını sağlar. Davalıysanız, gider avansı davacının sorumluluğundadır fakat karşı tarafın bu yükümlülüğü yerine getirip getirmediğini takip edin. Aksi halde usulden ret söz konusu olabilir.
  • Ara Kararları Takip ve İhtarlar: Mahkemece verilen ara kararları (tensip zaptı ve duruşma ara kararları) dikkatlice okuyun. Özellikle “kesin süre” ifadesiyle verilen yükümlülükler varsa, bunun şakaya gelmez bir süre olduğunu bilin. Kararda “aksi takdirde… sonuçlarına katlanır” gibi ihtar cümleleri bulunur; bu durumda süreyi geçirmemek kritik önemdedir. Takvim tutun, telefonunuza hatırlatıcı koyun ve gerekiyorsa süre dolmadan birkaç gün önce işlemi halledin.
  • Delil Avansı Ödemelerinde Planlama: Keşif, bilirkişi, tanık ücreti gibi delil avanslarını erken ödemeye gayret edin. Son güne bırakmayın; zira banka aksaklığı, memur grevi, internet arızası gibi beklenmedik durumlar sizi süreyi kaçırmış duruma düşürebilir. Ödemenizi yapınca dekontu hemen UYAP’a yükleyin veya mahkemeye ibraz edin ki kayıt altına alınsın. Eğer avans tutarı yüksekse ve müvekkilinizden temin sorunu varsa, mahkemeden süre talep etmekten çekinmeyin (ilk verilen süre kesin değilse, ek süre şansı vardır).
  • Kesin Sürenin Kesin Olduğunu Anlama: Hakim bazen ara kararda süre verirken “kesin” demeyebilir. Eğer kararın sonunda “kesin süre” ibaresi yoksa, hukuken ilk süre geçse bile yeniden isteyebilme ihtimali doğar[15][23]. Ancak hakim ikinci kez süre verirse o kesin olacaktır. Bu teknik detayı vatandaşların bilmesi zor olabilir; bu yüzden avukatınıza mutlaka danışın. Avukatlar da, hakim kesin süre dememişse dahi işi şansa bırakmamalı, verilen ilk süreyi sanki kesinmiş gibi dikkate almalıdır – çünkü her durumda ikinci bir süre talebi zaman kaybına yol açacaktır.
  • Mazeret ve Eski Hale Getirme: Eğer süre içinde avansı yatıramayacağınızı önceden biliyorsanız (örneğin hastanedeyseniz, doğal afet yaşandıysa), derhal mahkemeye mazeret bildirin ve mümkünse sürenin uzatılmasını veya duruşmanın ertelenmesini talep edin. Hakim bu talebi uygun görmez ve süre kaçarsa, iki hafta içinde eski hale getirme talebinizi hazırlayın (engel kalktığı anda bu süre başlar). Bu talepte, neden süreyi kaçırdığınızı belgeleriyle anlatın (örneğin hastalık raporu, kaza tutanağı vs.)[29]. Eski hale getirme kabul edilirse, kaybettiğiniz hakkı geri alabilirsiniz. Avukatlar bu konuda müvekkillerini bilgilendirip gerekli başvuruları zamanında yapmalıdır.
  • Karşı Tarafın Deliline Dikkat: Eğer karşı taraf bir delil ileri sürmüş ve mahkeme onun için avans istemişse, o delilin size de faydası olup olmayacağını değerlendirin. Örneğin, davacı tanık dinletecek, ama avansı yatırmadı; o tanığın anlattıkları sizin savunmanızı da destekleyebilir. Bu durumda siz o avansı yatırarak tanığın dinlenmesini sağlayabilirsiniz (sonuçta tanığın ifadesi gelir ve belki davacıyı değil sizi doğrular). Bunu yaptığınızda mahkeme masrafı size yükleyebilir, ancak davayı kazanırsanız bu gideri karşı tarafa yüklersiniz. Kısacası deliller sadece ileri süren tarafa yaramaz; size yarayan bir delili yaşatmak için inisiyatif alın.
  • İnfografik ile Süreç Takibi: Bu konunun karmaşık görünebilen sürecini basitleştirmek için bir akış şeması veya zaman çizelgesi hazırlamak yararlı olabilir. Örneğin, bir infografikte “Mahkeme kesin süre verdi > Taraf avansı yatırdı (süre içinde) = delil kullanılacak / Taraf avansı yatırmadı > delil hükümsüz” şeklinde bir görsel anlatım, hem müvekkillerin hem genç hukukçuların konuyu anlamasını kolaylaştırır. Benzer şekilde “gider avansı vs. delil avansı” farkını gösteren karşılaştırmalı bir tablo, dava dosyasında yapılacak işlemleri planlarken göz önünde bulundurulabilir.
  • Profesyonel Yardım ve Eğitim: Vatandaşlar için, davalarda bu tür usul kurallarını takip etmek zor olabilir. Bu yüzden bir avukat yardımı almaları önemlidir. Avukat meslektaşlar ise sürekli değişen içtihatları takip etmeli (örneğin Yargıtay’ın en son 2023 kararlarında kesin süre konusunda yeni yaklaşımlarını öğrenmeli) ve bu bilgileri uygulamaya yansıtmalıdır. Özellikle HMK 94 ve 324 ile ilgili Yargıtay kararları düzenli okunmalı; zira usul hataları maddi haktan önce davayı kaybettirebilir.

Sonuç itibariyle, delil avansı veya gider avansının, mahkemece verilen kesin süre geçirildikten sonra yatırılmasının riski yüksektir. Gider avansı yönünden bu, davanızın hiç görülmeden reddi sonucunu doğurabilir; delil avansı yönünden ise belki davanız görülecek ama önemli bir ispat aracınızı kaybetmiş olacaksınız. Bu nedenle, usul kurallarına uygun hareket etmek, süreleri asla hafife almamak ve gerektiğinde hukuki yardım almak en doğru yoldur. Unutmayalım ki, usul ekonomisi ve adil yargılanma prensipleri doğru uygulandığında, hem tarafların hakları korunur hem de yargılamanın itibarı artar. Bu dengeyi sağlamak ise hem yargı mercilerinin hem de avukatların ortak sorumluluğudur.

Kaynaklar:

·       HMK m.120, m.324 ve ilgili mevzuat hükümleri[4][55]

·       Yargıtay HGK, 12.03.2015 T., 2013/9-651 E., 2015/1030 K. (Gider avansı ve delil avansı ayrımı)[11][10]

·       Yargıtay 11. HD, 13.04.2022 T., 2021/1326 E., 2022/3365 K. (Kesin süreden sonra yatırılan avansın geçerliliği)[30]

·       Yargıtay 9. HD, 30.09.2020 T., 2017/17006 E., 2020/12243 K. (Delil avansı yatırılmamasının davaya etkisi)[34][35]

·       Yargıtay 22. HD, 17.05.2016 T., 2015/624 E., 2016/470 K. (Kanun yararına bozma) ve 24.07.2018 Tarihli RG’de yayımlanan 2018/6283 E., 2018/10735 K. kararı (Delil avansı yatırılmamasında ispat değerlendirmesi)[36][38]

·       Yargıtay 15. HD, 09.03.2021 T., 2021/344 E., 2021/725 K. ve 08.10.2020 T., 2020/2726 E., 2020/3029 K. kararları (Keşif bedelinin delil avansı niteliği ve kesin süre uygulaması)[41][43]

·       Yargıtay 8. HD, 17.02.2022 T., 2021/4288 E., 2022/6080 K. (Keşif giderlerinin kalem kalem belirtilmemesi halinde kesin sürenin sonuç doğurmayacağı)[21][20]

·       Doktrinel Kaynaklar: Pekcanıtez Usul (Atalay/Pekcanıtez), HMK Şerhi ve ilgili makaleler (Özbek, Hukuk Yargılamasında Gider Avansı, 2016)[3][2].


[1] [2] [3] [4] [5] [6] [7] [8] [9] [10] [11] [19] [20] [21] [22] [34] [35] [39] [40] [41] [42] [43] [44] [45] [46] [47] [55] HMK Madde 324 Delil İkamesi İçin Avans

https://barandogan.av.tr/blog/mevzuat/hmk-madde-324-delil-ikamesi-icin-avans.html

[12] [13] [16] [24] [26] [53] Davalarda Verilen Kesin Süre Nedir? Kesin Süreye Riayet Edilmemesi Durumunda Ne Olur?

https://www.serhancantas.com/davalarda-verilen-kesin-sure-nedir-kesin-sureye-riayet-edilmemesi-durumunda-ne-olur/

[14] [15] [23] HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU > 1 - Genel Hükümler > - Süreler, Eski Hâle Getirme ve Adli Tatil > - Süreler > Madde 94 - Kesin süre

https://app.e-uyar.com/madde/index/fc127b5e-d645-4fd5-bf5f-02a0ecf21c3a

[17] [18] [25] [27] [30] [31] [32] [48] [49] [50] [51] [52] HMK Madde 94 Kesin Süre

https://barandogan.av.tr/blog/mevzuat/hmk-madde-94-kesin-sure.html

[28] [29] HMK Madde 96 Süre

https://barandogan.av.tr/blog/mevzuat/hmk-madde-96-sure.html

[33] SİNOP BAROSU | www.sinopbarosu.org.tr/

https://www.sinopbarosu.org.tr/Detay/yargitay-hukuk-genel-kurulu-esas-20131824-karar-20151030-69639

[36] [37] [38] Yargıtay 22. Hukuk Dairesi Kararı E. 2018/6283 | Eriş Bağımsız Denetim ve YMM A.Ş. | Yeminli Mali Müşavirlik ve Bağımsız Denetim Hizmetleri

https://www.erisymm.com/2018/07/25/yargitay-22-hukuk-dairesi-karari-e-2018-6283/

[54] Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2021/344 Esas 2021/725 Karar Sayılı Kararı

https://www.sonkarar.com/kararlar/yargitay-15-hukuk-dairesi-2021-344-esas-2021-725-karari-6b434f0d-498e-501b-a3cc-2394e798cfeb

https://onurkucukyetim.av.tr/