Delilin Kesin Süreden Sonra Sunulması

Kesin Süre Sonrasında Delil Sunulması 

Her dava sürecinde tarafların iddia ve savunmalarını kanıtlamak için belirli bir zaman dilimi içinde delillerini ortaya koymaları gerekir. Hukuk yargılamasında “kesin süre”, mahkemenin taraflara verdiği ve geçirildiğinde hak kaybına yol açan son süreyi ifade eder. Bu süre geçtikten sonra sunulan deliller, kural olarak dikkate alınmaz. Bu makalede, delillerin kanuni veya hakim tarafından belirlenmiş kesin süreden sonra sunulmasının hukuki sonuçları, uygulamadaki istisnalar ve Yargıtay’ın çeşitli dairelerinden emsal kararlarla ortaya konulan ilkeler, hem hukukçular hem de vatandaşlar için anlaşılır fakat teknik bir dille ele alınmaktadır.

Kesin Süre Nedir ve Delil Bildirme Süreleri

Kesin süre, tarafların usule ilişkin belirli işlemleri (örneğin delil bildirme, belge sunma, harç yatırma vb.) gerçekleştirmeleri için tanınan, geçilmesi halinde çoğunlukla o hakkın yitirileceği bağlayıcı süredir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) bazı süreler kanunen kesin olarak öngörülmüştür; ayrıca hakim de uygun durumlarda verdiği süreyi kesin olarak belirleyebilir[1]. Delil bildirme bakımından, HMK’nın 119. maddesi uyarınca davacı, iddialarını ispat için hangi delillere dayanacağını dava dilekçesinde belirtmek zorundadır; davalı da cevabında savunmasını hangi delillerle ispatlayacağını bildirmelidir[2][3]. Tarafların dilekçelerinde dayandıkları belge niteliğindeki delilleri de genellikle dilekçelerine eklemeleri beklenir.

Davanın dilekçeler teatisi (karşılıklı dilekçeler) aşaması tamamlandıktan sonra, mahkeme ön inceleme duruşması esnasında taraflara, dilekçelerinde bildirip de henüz sunmadıkları belgeleri sunmaları veya henüz temin edilmemiş diğer deliller için gerekli açıklamaları yapmaları amacıyla iki haftalık bir kesin süre verir[4][5]. HMK 140/5. maddesi uyarınca, verilen bu kesin süre içinde bildirilen eksikler tamamlanmazsa, o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar verilir[6]. Yani süre geçtikten sonra getirilen deliller, kural olarak o davada kullanılma hakkı kaybedilmiş sayılır.

Aşağıdaki tabloda hukuk yargılamasının temel aşamaları ve her birinde delil sunma durumunun özeti verilmiştir:

Yargılama Aşaması

Delil Sunma Durumu

Dava Dilekçesi (Davacı)

İddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispatlanacağı belirtilmelidir[2]. Mevcut belge deliller mümkünse dilekçeye eklenir.

Cevap Dilekçesi (Davalı)

Savunmadaki her bir vakıa hangi delillerle çürütülecek belirtilmelidir[7]. Davalı da elindeki belgeleri cevaba eklemelidir.

Cevaba Cevap / İkinci Cevap

(Varsa) Taraflar, karşı tarafın dilekçesine karşı yeni vakıa ileri süremez ancak önceki dilekçede belirtilen delilleri sunabilir. Yeni delil bildirimi kural olarak bu aşamada da mümkün değildir (HMK 141, 142).

Ön İnceleme Duruşması

Taraflar, dilekçelerinde belirtip de sunmadıkları belgeleri sunmak veya getirtilmesi gereken deliller için açıklama yapmak üzere 2 hafta kesin süre alırlar[4]. Bu kesin sürede sunulmayan belgeye artık dayanamazlar[6]. Hakim, ayrıca tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tespit eder; yeni delil bildirmeye ilk derece için son fırsat bu aşamada tanınır.

Tahkikat (Esas Yargılama)

Delil toplanması ve incelenmesi aşamasıdır. Kural olarak bu aşamada yeni delil gösterilemez. Taraflar sadece önceden bildirdikleri ve dosyaya girmiş deliller üzerinden iddia ve savunmalarını yürütür. Sonradan sunulan deliller, ancak HMK 145’teki koşullar mevcutsa ve mahkemece kabul edilirse dikkate alınabilir. Aksi halde dikkate alınmaz[8].

İstinaf (Bölge Adliye)

Yeni delil sunulması mümkün değildir. HMK 357/1 maddesi uyarınca istinaf kanun yolunda taraflar asla yeni delil ileri süremezler[9]. Bölge adliye mahkemesi, ilk derece dosyasındaki mevcut deliller üzerinden inceleme yapar. (İstisnai olarak, sadece ceza yargılamasında istinaf mahkemesinin yeni delil toplayabildiği unutulmamalıdır; hukuk davalarında böyle bir imkan yoktur.)

Temyiz (Yargıtay)

Yeni delil sunulamaz. Temyiz, kural olarak yalnızca hukuki denetim yoludur; Yargıtay’da yeniden delil değerlendirmesi veya toplaması yapılmaz. İlk defa temyizde sunulan deliller, karşı tarafın muvafakati olsa dahi incelemeye alınmaz[10].

Süresinden Sonra Delil Sunulması Yasağı – Genel Kural

Kanuni sürelerin kaçırılması halinde delil sunulamaması, hukukumuzda kural olarak benimsenmiştir. HMK’nın 145. maddesi ilk cümlesi açıkça “Taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler” hükmünü ihtiva etmektedir[11]. Bu kural, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılması ve tarafların sürelere riayet etmesinin sağlanması amacıyla getirilmiştir. Zira mahkemeye geç sunulan her yeni delil, karşı tarafın itiraz hakkı ve delilin incelenmesi için ek işlemler gerektireceğinden, davayı uzatma potansiyeli taşır. Tahkikatın amacı zaten esasen delil toplamak değil, önceden dosyaya sunulmuş delilleri inceleyip değerlendirmek olmalıdır; aksi halde yargılama uzar[12][13]. Bu nedenle, süre geçirilerek sunulan deliller –tarafın etki alanı dışındaki çok özel durumlar haricinde– dikkate alınmamalıdır[14].

Yargıtay içtihatları da bu prensibi defaatle vurgulamıştır. Örneğin, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018 tarihli bir kararında “kural olarak yasal sürenin geçmesinden sonra delil bildirme talebinin reddi gerektiğini” açıkça belirtmiştir[15]. Yine Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin bir kararında, dava ve cevap dilekçelerinde hiç delil göstermeyen ve ön incelemede de delillerini sunmayan tarafın, tahkikat aşamasında artık delil bildirme hakkı olmadığının altı çizilmiştir[8]. Benzer şekilde, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi bir kararında davacı eşin başlangıçta tanık deliline dayanmamış olmasına rağmen, sonradan bildirdiği tanıkların dinlenmesi sonucu karar verilmesini usul ve yasaya aykırı bularak bozma nedeni yapmıştır; zira dilekçede dayanılamayan (hiç belirtilmemiş) bir delilin sonradan sunulması hukuken sonuç doğurmaz[16].

Bu kurala uyulmamasının yaptırımı, çoğu zaman isteme (talep) hakkının yitirilmesi şeklinde ortaya çıkar. Mahkeme, süresinden sonra ibraz edilen bir delili karara esas almadan hüküm verebilir; eğer mahkeme hatalı şekilde bu delili değerlendirirse, bu durum Yargıtay incelemesinde bozma sebebi olabilir. Örneğin, davalı tarafın süresinde sunmadığı bir belgeye dayanarak ilk derece mahkemesinin davayı reddetmesi doğru bulunmamış ve karar Yargıtay’ca bozulmuştur[17]. Kural olarak, süresi geçtikten sonra sunulan deliller yargılama dışında bırakılır; böylece tarafların usule uygun davranması teşvik edilir ve kötü niyetli uzatma girişimlerinin önüne geçilir[18].

Önemle belirtilmelidir ki, eğer taraf bir delili süresi içinde sunmamışsa ve bunun için herhangi bir mazereti de yoksa, artık o delile dayanma hakkını kaybeder. Nitekim Yargıtay HGK, davaya süresinde cevap vermeyen ve hiçbir delil bildirmeyen davalının, ön inceleme duruşmasında sonradan tanık dinletme talebinin reddini yerinde bulmuştur[19]. Bu yaklaşım, “usulüne uygun tebligata rağmen yasal süresi içinde cevap vermeyen davalı, sonradan delil bildiremez” şeklinde özetlenebilir.

Ancak HGK’nın daha yeni bir kararında(24.06.2021 tarihli, 2017/11-144 E. – 2021/834 K.), cevap dilekçesi vermemiş olan davalının, inkâr çerçevesinde savunma yapabileceği ve bu yönde ispat faaliyetinde bulunmak amacıyla delil gösterebileceği kabul edilmiştir.[36]

İstisnalar: Sonradan Delil Sunulmasına İzin Verilen Haller

HMK m.145, süreden sonra delil göstermeye iki önemli istisna tanımıştır. Kanun metnine göre: “Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir.”[20]. Bu hükme göre mahkeme, kuraldaki yasağı esnetip geç sunulan bir delili kabul edebilmekte; fakat bunun için şu iki şarttan en az birinin gerçekleşmesi gerekir:

  • Yargılamayı geciktirme amacı olmaması: Delilin geç sunulması, sadece davayı uzatmak veya karşı tarafı hazırlıksız yakalamak amacı taşımamalıdır. Örneğin, sırf davayı sürüncemede bırakmak için son anda yeni bir belge sunulması iyi niyetli kabul edilmez. Delilin muhtevası ve niteliği burada önem kazanır; gerçekten aydınlatıcı, davanın seyrini değiştirebilecek bir delil ise ve makul bir zamanda sunulmuşsa, geciktirme amacı olmadığı sonucuna varılabilir[21]. Mahkeme her somut olayda bu amacı değerlendirmelidir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi de, sonradan sunulan bir delilin kabulü değerlendirilirken delilin yargılamayı geciktirme amacı taşıyıp taşımadığının tespit edilmesi gerektiğini vurgulamıştır[21].
  • Tarafın kusurundan kaynaklanmama: Delilin zamanında ibraz edilmemiş olmasının sorumluluğu ilgili tarafa yüklenemiyorsa, bir diğer deyişle taraf kendi ihmali nedeniyle değil de elinde olmayan nedenlerle delili sunamamışsa, bu durumda da geç sunmaya izin verilebilir. Örneğin, delil niteliğindeki bir belge, dava devam ederken üçüncü bir kurumdan güçlükle elde edilebilmiş ya da delil daha önce mevcut değilken sonradan ortaya çıkmış olabilir. Önemli olan, ilgili tarafın süresindeki eksikliğinde kusurunun bulunmadığının anlaşılmasıdır. Yargıtay uygulamasında, taraf kusurunu ortadan kaldıran somut durumlar olmadıkça, süreden sonra delil kabul edilmemektedir[22]. Mahkeme, geç sunulan delil hakkında karar vermeden önce, tarafın neden zamanında sunamadığına dair gerekçesini ve varsa kanıtlarını (örneğin belgenin geç elde edildiğine dair yazışmalar vb.) değerlendirmelidir[21].

Hakim, bu iki şarttan birinin gerçekleştiğine kanaat getirirse, HMK 145 uyarınca gerekçeli bir ara kararla ilgili delilin dosyaya kabulüne izin verebilir. Bu halde dahi, karşı tarafa gerekirse ek beyanda bulunma veya o delile karşı kendi delillerini sunma imkanı tanınmalıdır ki hukuki dinlenilme hakkı zedelenmesin. İstisnai durumun varlığı genelde şu hallerde söz konusu olabilir:

·       Delil, dava açıldıktan sonra varlık kazanmıştır (örneğin karşı tarafın dava devam ederken yaptığı bir işlem nedeniyle ortaya çıkan yeni bir delil).

·       Delil, tarafın bilgisi ve erişimi dışında olup, ancak yargılama esnasında elde edilebilmiştir (örneğin başka bir kuruma yapılan başvuru sonucu geç gelen bir kayıt, rapor, bilirkişi incelemesi vb.).

·       Delil baştan beri mevcut olsa bile, tarafın ilk sunduğu belgeler arasında yer almamasının haklı bir mazereti vardır (örneğin, belgeyi sunmamakta haklı bir hukuki engel, mücbir sebep veya benzeri bir durum).

Belirtmek gerekir ki, HMK 145/2’de tanınan bu esneklik, suiistimal edilmemelidir. Taraf, gerçekten sonradan ortaya çıkan veya eline geçen bir delil olduğunda derhal mahkemeye başvurup, durumunu izah ederek izin talep etmelidir. Mahkeme, talebi kabul veya gerekçeli bir kararla ret edebilir. Tarafın kötü niyetli olduğunun anlaşılması halinde elbette talep reddedilir ve hatta yargılama giderleri, gecikme nedeniyle karşı tarafa yüklenen ekstra masraflar gibi konularda aleyhine sonuçlar doğabilir.

Yargıtay kararları, istisna hallerin uygulamasına dair örnekler sunmaktadır:

  • Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, bir davada davacı tarafından süresinden sonra ibraz edilen sözleşme belgesinin, davayı uzatma amacı taşıyıp taşımadığı ve geç sunulmasının davacının kusurundan kaynaklanıp kaynaklanmadığı değerlendirilmeden reddedilmesini yanlış bulmuştur[23]. Mahkemece bu değerlendirme yapılıp eğer geç sunma mazur görülebilirse belgenin delil olarak kabul edilmesi, sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek karar verilmesi gerektiğine hükmedilmiş; bu yapılmadığı için karar bozulmuştur. Bu örnek, gerçekten de istisna şartları oluştuğunda Yargıtay’ın “yeni delili kabul et ve değerlendir” yönünde bozma verdiğini göstermektedir.
  • Öte yandan, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi ise başka bir davada, davalı tarafın sözlü yargılama aşamasında (yani tahkikatın sonuna doğru, karar öncesi) sunmak istediği yeni delilleri, kendi kusuru olmaksızın zamanında sunamadığını ispat edemediği gerekçesiyle dikkate almayan ilk derece mahkemesini haklı bulmuştur[22]. Bu durumda davalı, HMK 145’teki istisna şartlarından yararlanamamış; delillerin geç sunulması yargılama sonunda ortaya çıktığı ve gecikme için makul bir açıklama getirilmediği için deliller kabul edilmemiştir.

Yargıtay kararlarından çıkan sonuç; tarafların kusuru dışında kalan çok özel durumlar olmadıkça, süre geçtikten sonra sunulan delilin kural olarak dikkate alınmadığı yönündedir[24]. İstisnai durumlarda ise, bunun gerçekten istisnai şartlara uygun olduğu tarafça ileri sürülmeli ve mümkünse kanıtlanmalı, mahkeme de bunu değerlendirmelidir. Aksi halde, delilin süreden sonra sunulduğu anlaşıldığında herhangi bir inceleme yapılmaksızın reddi gerekir.

İstinaf ve Temyiz Aşamasında Yeni Delil Sunulması

İlk derece mahkemesinde (asliye veya iş mahkemesi gibi) görülüp karara bağlanan bir davada, taraflar kararı beğenmezlerse istinaf yoluna (Bölge Adliye Mahkemesine) başvurabilir. Ancak istinaf aşamasında yeni delil sunulması mümkün müdür? HMK, istinaf incelemesinin çerçevesini belirlerken bu konuya da açıklık getirmiştir. HMK 357/1. maddesi uyarınca, istinaf dilekçesinde veya istinaf yargılaması sırasında yeni delil gösterilemez. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi de 2023 tarihli bir kararında, istinaf incelemesi safhasında yeni delil ileri sürülmesinin mümkün olmadığını kesin bir dille ifade etmiştir[9]. Bu demektir ki, taraflar ilk derece mahkemesinde sunmadıkları bir delili Bölge Adliye Mahkemesine sunarak inceleme konusu yaptıramazlar. Bölge Adliye Mahkemesi, kural olarak ilk derece dosyasındaki delillerle bağlıdır ve sadece hukuki değerlendirme veya gerektiğinde (özgürleştirilmiş usul çerçevesinde) sınırlı bir şekilde yeniden değerlendirme yapar.

İstinaf aşamasında yeni delil sunma yasağının tek istisnası, ilk derece mahkemesinin hukuka aykırı şekilde delil sunma hakkını engellemiş olması gibi durumlardır. Örneğin, ilk derece mahkemesi usulen vermesi gereken kesin süreyi vermemiş yahut tarafın delilini sunmasına mani olmuşsa, istinaf mahkemesi bunun telafisi için sınırlı bir şekilde delil kabul edebilir. Bu durum, aslında yeni delil sunulması sayılmaktan ziyade, ilk derece yargılamasındaki usul hatasının giderilmesi olarak görülebilir. Nitekim HMK m.355 hükmü, istinaf incelemesinde kamu düzenine aykırılık halleri hariç yeni vakıa ve taleplerin dikkate alınamayacağını belirtir. Dolayısıyla, tarafların usulüne uygun şekilde sunmadığı bir delili istinafta ileri sürmeleri kural olarak mümkün değildir.

Temyiz aşamasında (Yargıtay’da) yeni delil sunulması ise hiçbir halde kabul edilmez. Zira temyiz, istinaftan sonra Yargıtay’ın yaptığı sınırlı hukuki denetimdir; Yargıtay bir vakıa yargılaması yapmaz, yeni delil incelemesi hiç yapmaz. HMK 366 ve devamı maddelerine göre Yargıtay, ancak mevcut dosya kapsamına ve istinaf kararına yönelik hukuki değerlendirme yapar. Bu sebeple, bir tarafın karar temyiz edilirken veya temyiz incelemesi sırasında yeni bir belge sunması halinde, bu belge Yargıtay tarafından incelemeye dahil edilmez. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, bu konuda çok net bir içtihat geliştirmiştir: Temyiz aşamasında, davanın en başından beri tarafın elinde bulunan ancak sunulmayan bir delilin artık dikkate alınması mümkün değildir[25][10]. Çünkü temyizde yeni delil ileri sürülmesine izin vermek, yargılamayı makul sürede bitirme ilkesini tamamen etkisiz hale getirecektir. Temyizde yeniden yargılama yapılamayacağı için, böyle bir delil üzerinde durulması mümkün değildir[26].

Örneğin, bir iş davasında davalı işveren ilk derecede sunmadığı bazı ücret bordrolarını temyiz dilekçesi ekinde Yargıtay’a sunmuşsa, Yargıtay bu belgeleri değerlendirmeyecektir. Bu konuda yaşanan bir uyuşmazlık Hukuk Genel Kurulu’na kadar gitmiştir. İlk derece mahkemesinin kesin süresine rağmen bordroları süresinde ibraz etmeyen işveren, temyizde bu bordroları sununca Yargıtay’daki ilgili hukuk dairesi yerel kararı bu bordrolar ışığında bozmuştur. Yerel mahkeme ise buna direnmiş, “kesin sürede sunulmayan belgelere dayalı bozma yapılamaz” diyerek Hukuk Genel Kurulu’na konuyu taşımıştır. Hukuk Genel Kurulu, çoğunluk görüşüyle yerel mahkemenin direnme kararını haklı bulmuş ve temyiz aşamasında sunulan belgelere dayanılarak bozma yapılamayacağına karar vermiştir[27][28]. HGK’nın gerekçesinde, “ilk derece yargılaması sırasında verilen süre içinde elindeki belgeleri sunmayan tarafa temyiz aşamasında belge sunma imkanı vermek, yargılama faaliyetini ciddiye almayan veya davayı uzatma amacı güden kötü niyetli kişileri ödüllendirmek olur” denilerek bu tutumun hukuka aykırı olduğu belirtilmiştir[28].

Yargıtay’ın yerleşik yaklaşımına göre, taraflar temyiz ve karar düzeltme aşamalarında yeni delil getiremez; zira HMK 145 hükmüyle tanınan esneklik sadece ilk derece yargılaması için geçerlidir[29]. Nitekim Yargıtay HGK, temyiz aşamasında sunulan bir banka dekontunun davalının baştan beri elinde bulunduğunu ve hiçbir makul açıklama olmaksızın sunulmadığını belirterek, bu dekontun delil olarak kabul edilemeyeceğine karar vermiştir[25]. Sonuç olarak, istinaf ve temyizde yeni delil sunmak kural olarak mümkün olmadığından, tarafların tüm delillerini ilk derece sürecinde ortaya koymaları hayati önemdedir.

Sonuç ve Uygulama Önerileri

Özetle, hukuk yargılamasında delillerin zamanında bildirilmesi esastır. Süresi geçirildikten sonra sunulmak istenen deliller, ancak çok istisnai hallerde ve mahkemenin takdiriyle kabul edilebilmektedir. Aksi halde, geç kalan deliller iddia veya savunmayı desteklemek üzere kullanılamaz. Hem hak kaybına uğramamak, hem de usul ekonomisine uygun davranmak açısından taraflar ve vekilleri şu hususlara dikkat etmelidir:

  • Delilleri Zamanında Bildirin: Davanızı veya savunmanızı destekleyecek tüm delilleri, en geç dilekçeler aşamasında mahkemeye bildirmeye çalışın. Özellikle elinizde bulunan belge delillerini dava veya cevap dilekçenize ekleyin. Sonradan belge sunmak mümkün olamayacağı için, ilk aşamada titiz davranmak gerekir[11].
  • Mahkemenin Verdiği Sürelere Riayet Edin: Ön inceleme duruşmasında verilen kesin sürenin son gününü geçirmeden, istenen tüm delilleri sunmuş olun. Mahkemece taraflara iki haftalık bir mühlet tanınmışsa, bu süre içinde elinizdeki tüm delilleri dosyaya koyun veya hiç değilse dilekçe verip getirtilecek delilleri belirtin. Aksi takdirde, süre sonunda o delilden vazgeçmiş sayılacağınız kanunen öngörülmüştür[6].
  • Mazeretiniz Varsa Derhal Bildirin: Bir delili süresinde sunamadıysanız ve bunun haklı bir nedeni varsa (örneğin belgeyi vermesi için kuruma yaptığınız başvurunun cevabı geciktiyse, yeni öğrendiğiniz bir tanık ortaya çıktıysa vb.), hemen mahkemeye dilekçeyle başvurup HMK 145 kapsamındaki izni talep edin. Dilekçede, gecikmenin size ait bir kusurdan kaynaklanmadığını ve delilin davayı uzatma amacı taşımadığını somut gerekçelerle açıklayın[20][21]. Mahkeme, bu gerekçenizi makul bulursa delili kabul edebilir.
  • Karşı Tarafın Geç Deliline İtiraz Edin: Muhatabınız dava sürecinde süresinden sonra bir delil sunmaya kalkarsa, mutlaka usulüne uygun şekilde itiraz edin. “Bu delil süresinden sonra ibraz edilmiştir, dikkate alınamaz” diyerek tutanağa geçirin veya yazılı beyanda bulunun. Aksi takdirde, zımnen muvafakat ettiğiniz düşünülebilir. Kural olarak muvafakat olsa bile hakim resen geç delili reddetmelidir; ancak tedbiren itirazınızı yapmak en doğrusudur.
  • Kanun Yollarında Sürpriz Delile Hazır Olun: Teorik olarak istinaf veya temyizde yeni delil kabul edilmese de, karşı taraf usule aykırı şekilde yeni bir belge sunmaya çalışabilir. Böyle bir durumda ilgili dilekçeye hemen cevap verip, delilin yeni olduğu veya dosyada daha önce olmadığı hususunu vurgulayarak kanunen dikkate alınmamasını talep edin. Yargıtay içtihatlarını emsal göstererek, temyizde yeni delilin incelenemeyeceğini belirtin[28][26].
  • Hakim Kararlarını Takip Edin: Mahkeme, eğer kesin süre verdiyse bunun tutanağa geçip geçmediğini ve sonuçlarının ihtar edilip edilmediğini kontrol edin. Usulen hakim kesin süre vermeyi unutmuşsa, bu durum ileride sizin için bir fırsat olabilir; yine de en güvenli yol, hakimin uyarmasını beklemeksizin siz taraf olarak görevlerinizi yerine getirmektir.

Sonuç olarak, delillerin zamanında sunulması, hukuki dinlenilme hakkı ile makul sürede yargılama arasındaki dengeyi sağlamaktadır. Taraflar, dava açarken veya kendilerine dava yöneldiğinde ellerindeki tüm bilgi ve belgelerle hazırlıklı olmalı; “nasıl olsa sonra sunarım” düşüncesine kapılmamalıdır. Yargıtay kararları da göstermektedir ki, kanunda belirtilen süre geçirildikten sonra –çok özel bir sebep olmadıkça– delil bildirilmesine izin verilmemekte ve bu kurala aykırı davranan taraflar usulen kayba uğramaktadır. Hem hak kaybını önlemek hem de yargılamanın sağlıklı işlemesini temin etmek için, belirlenen süre kurallarına uygun hareket etmek en temel ilkedir[11].


Kaynakça (Emsal Yargıtay Kararları)

  1. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 20.04.2016 T., E. 2014/13-843, K. 2016/523: Süresinde cevap vermeyen davalının ön incelemede bildirdiği tanık deliline dayanamayacağına ve kesin süreden sonra delil sunulamayacağına dair karar[19].
  2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 27.12.2018 T., E. 2017/2-1588, K. 2018/2045: İşçilik alacağı davasında, temyiz aşamasında sunulan ücret bordrolarının dikkate alınıp alınmaması konusunda ilkeler (kesin süre ve sonradan delil yasağı hakkında)[27][28].
  3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 17.02.2022 T., E. 2021/518, K. 2022/153: Temyiz dilekçesi ekinde sunulan banka dekontunun, davalının elinde olmasına rağmen süresinde ibraz edilmediği için delil kabul edilemeyeceğine dair karar (HMK 145 ve HMK 366 kapsamında)[25][10].
  4. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, 07.04.2022 T., E. 2021/2290, K. 2022/3673: Tarafların dilekçelerinde hiçbir delil bildirmeyip ön incelemede de sunmadıkları delillere tahkikatta dayanamayacaklarına ilişkin karar[8].
  5. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, 21.01.2021 T., E. 2020/921, K. 2021/130: Sözlü yargılama (tahkikat sonu) aşamasında, davalı tarafından geç sunulan delillerin HMK 145’teki koşullar oluşmadığı için değerlendirilmemesi gerektiğine dair karar[22].
  6. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 13.04.2021 T., E. 2020/2193, K. 2021/2713: Geç sunulan bir yazılı sözleşme delilinin, yargılamayı geciktirme amacı taşıyıp taşımadığı veya süresinde sunulamamasının taraf kusurundan kaynaklanıp kaynaklanmadığının değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan karar[21][30].
  7. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 15.02.2023 T., E. 2023/692, K. 2023/2264: İstinaf incelemesi aşamasında yeni delil ileri sürülemeyeceğini ve HMK 357/1’in bu konuda açık düzenleme getirdiğini belirten karar[9].
  8. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 02.07.2018 T., E. 2016/21309, K. 2018/8388: Boşanma davasında davacı kadının dava dilekçesinde bildirmediği tanıkları ön incelemeden sonra sunması üzerine dinlenilerek karar verilmesinin usule aykırı bulunduğu; dilekçede dayanılamayan tanık beyanlarının hükme esas alınamayacağı hakkında karar[31].
  9. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, 04.03.2014 T., E. 2013/5656, K. 2014/4645: İşçilik alacağı davasında, tarafların usulüne uygun verilen süre içinde delillerini bildirdikleri, HMK 145’teki sonradan delil sunma koşulları bulunmadığı halde davalı lehine belgelerin re’sen toplanamayacağına ilişkin karar (karşı oy gerekçesiyle birlikte)[32][33].
  10. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 03.05.2017 T., E. 2017/7-2097, K. 2017/894: İşçi alacağı davasında, Yargıtay 7. HD’nin bozma ilamına karşı direnme üzerine, kesin süreye rağmen sunulmayan belgelerin temyiz aşamasında ileri sürülmesinin hukuki dinlenilme hakkı ve usul ekonomisi bağlamında değerlendirildiği karar (HMK 145 ve 25. maddeleri üzerinde durularak)[34][35].

[1] HMK Madde 94 Kesin Süre - Avukat Baran Doğan

https://barandogan.av.tr/blog/mevzuat/hmk-madde-94-kesin-sure.html

[2] [3] [4] [5] [6] [7] [8] [9] [10] [11] [12] [14] [16] [17] [18] [21] [22] [23] [24] [25] [26] [27] [28] [30] [31] [32] [33] [34] [35] HMK Madde 145 Sonradan Delil Gösterilmesi

https://barandogan.av.tr/blog/mevzuat/hmk-madde-145-sonradan-delil-gosterilmesi.html

[13] [19] [20] Davaya Süresinde Cevap Verilmezse Sonradan Delil Bildirilmez

https://www.degisimhukuk.com/davaya-suresinde-cevap-verilmezse-sonradan-delil-bildirilmez/

[15] Karamercan Hukuk

https://karamercanhukuk.com/yargitay-karari/kural-olarak-yasal-surenin-gecmesinden-sonra-delil-bildirme-talebinin-reddi-gerekir

[29] [PDF] CİLT: 87 - İstanbul Barosu

https://www.istanbulbarosu.org.tr/files/yayinlar/dergi/doc/17.pdf

[36] Erdem&Erdem

https://www.erdem-erdem.av.tr/bilgi-bankasi/davaya-suresinde-cevap-vermeyen-taraf-delil-gosterebilir-mi

https://onurkucukyetim.av.tr/