El Atmanın Önlenmesi ve Kal Davalarında Zorunlu Dava Arkadaşlığı-Usul Hataları Hükmü Sakatlar mı?

El Atmanın Önlenmesi ve Kal Davalarında Zorunlu Dava Arkadaşlığı: Usul Hataları Hükmü Sakatlar mı?

Giriş

Tapulu bir taşınmaza izinsiz girilmesi veya fiilen yapı inşa edilmesi hâlinde açılan davalar arasında en sık rastlananlardan biri, “el atmanın önlenmesi” davasıdır. Ancak kimi zaman davacılar bu davayı açarken kullandıkları ifadeler veya eksik taraf teşkili, davanın esasına girilmeden reddedilmesine neden olabilir. Bu yazıda, özellikle “tamamen men” ibaresiyle birlikte gündeme gelen “kal” (yıkım) talebi ve buna bağlı olarak doğan zorunlu dava arkadaşlığı, ayrıca dava sürecinde karşılaşılan iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı incelenmektedir.


1. “Tamamen Men” Talebi Kal Anlamı Taşır mı?

El atmanın önlenmesi davası, müdahalenin durdurulmasını ve davalının taşınmazdan uzaklaştırılmasını hedefler. Ancak davacı tarafından kullanılan “tamamen men” gibi ifadeler, uygulamada çoğu kez yapının yıkılmasını da içeren bir talep olarak değerlendirilir. Bu durumda dava artık sadece bir “men” değil, aynı zamanda bir “kal” davası halini alır.

Bu ayrım önemlidir. Çünkü kal talepli davalarda, müdahale edilen taşınmazdaki tüm maliklerin rızası ya da dava arkadaşlığı aranır. Yani tapunun yalnızca bir kısmına malik olan kişinin, diğer maliklerin onayı olmadan yıkım talebinde bulunması hukuken geçerli değildir.


2. Zorunlu Dava Arkadaşlığı Ne Zaman Devreye Girer?

Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemesi içtihatlarına göre; bir taşınmaz üzerinde birden fazla malik varsa ve açılan dava yıkım içeriyorsa, tüm maliklerin davada birlikte yer alması zorunludur. Aksi hâlde kurulacak hüküm hem infaz kabiliyetinden yoksun kalır, hem de usulden bozma nedeni olur.

Bu zorunluluk, TMK m.688 vd. hükümleriyle birlikte HMK m.59-60 hükümlerinden kaynaklanır. Özellikle yapılaşmanın ortak alanda olduğu, muhtesatın sınırlarının tartışmalı olduğu hâllerde, fiili taksim ya da rızaya dayalı yerleşim olup olmadığı da araştırılmalıdır.


3. Dilekçeler Arasında Fark Varsa: Genişletme Yasağı Gündeme Gelir

Bir başka dikkat çekici nokta ise HMK m.141/2 hükmü gereğince, dava açıldıktan sonra ileri sürülen yeni taleplerin geçerliliğidir. Dilekçeler teatisi tamamlandıktan sonra, davacı vekilinin yeni bir istem ileri sürmesi – örneğin ilk dilekçede sadece “men” istenirken, daha sonra “tamamen men” ifadesiyle kal talebinde bulunması – iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına aykırıdır.

Bu durumda, karşı tarafın açık muvafakati ya da usulüne uygun ıslah olmaksızın, sonradan sunulan bu beyan dikkate alınamaz. Yargıtay uygulaması bu konuda oldukça nettir: taraflar dilekçeler safhasında ne istemişse, yargılamada sadece o sınırlar içinde hareket edilebilir.


4. Hatalı Taraf Teşkili ve Usul İhlali Davayı Nasıl Etkiler?

Zorunlu dava arkadaşlarının davaya dahil edilmemesi veya genişletme yasağına rağmen hüküm kurulması, davanın usulden reddine veya bozulmasına yol açabilir. Bu nedenle özellikle gayrimenkul hukukunda, taleplerin dikkatli biçimde sınırlanması, teknik anlamlarının bilinmesi ve usul hükümlerine uygun biçimde tarafların belirlenmesi zorunludur.


Sonuç

“El atmanın önlenmesi” davası, ilk bakışta sade gibi görünse de; içerdiği taleplerin niteliği, tapu maliklerinin sayısı, kullanımdaki fiili durum ve yargılama sürecinde yapılan beyanların kapsamı gibi birçok yönüyle hukuki uzmanlık gerektirir. Davacının kullandığı “tamamen men” gibi bir ifade dahi davayı yıkım talepli hale getirerek tüm süreci usulen geçersiz kılabilir.

Avukatlar açısından bu tür davalarda; sadece taşınmazın tapu kaydını değil, fiili kullanımı, harici taksimleri, yapıların varlığını, paydaşlar arasındaki ilişkiyi ve usulî sınırlamaları gözeten detaylı bir analiz zorunludur.


Dipnotlar / Kaynaklar

  • Yargıtay 1. HD, 2014/16520 E., 2016/4488 K.

  • Yargıtay HGK, 2016/11-1575 E., 2018/1259 K.

  • İstanbul BAM 2. HD, 2019/361 E., 2019/874 K.

  • HMK m.141/2, TMK m.688-695



https://onurkucukyetim.av.tr/