Paylı Mülkiyette Önalım (Şufa) Hakkının Kullanımı ve Muvazaalı Satışın Değerlendirilmesi Üzerine Güncel Kararlar Işığında Bir İnceleme

Giriş

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 732 ila 734. maddeleri arasında düzenlenen yasal önalım (şufa) hakkı, paylı mülkiyete tabi taşınmazlarda bir paydaşın payını üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara tanınan öncelikli satın alma hakkıdır. Önalım hakkının amacı, paylı taşınmazlara yabancı üçüncü kişilerin girmesini engellemek ve hissedarlar arasında ortaklığın korunmasını sağlamaktır.

Bu makalede, Adana 12. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Adana Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nin aynı uyuşmazlığa ilişkin çeşitli kararları ışığında, önalım hakkının sınırları, kötüye kullanımı, muvazaa iddialarının etkisi ve miras/akrabalık ilişkilerinin satış niteliği üzerindeki yansımaları değerlendirilecektir.


I. Önalım Hakkının Şartları

TMK m. 732 hükmü uyarınca, paylı mülkiyette bir paydaşın payını üçüncü kişiye satması hâlinde diğer paydaşlar önalım hakkını kullanabilir. Bu hakkın kullanılabilmesi için satışın gerçek bir satış işlemi olması gerekir; hibe, miras, bağış veya diğer temlik türleri önalım hakkını doğurmaz. Ayrıca, TMK m. 733’e göre satış, diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilmelidir. Bildirim tarihinden itibaren üç ay ve satış tarihinden itibaren iki yıl içinde önalım hakkı kullanılmazsa, bu hak düşer.


II. Satış Görünümünde Muvazaalı Temlikler

İncelenen kararlarda davalı taraf, taşınmazın gerçekte bir hibe olduğunu savunmuş, davacı ise görünürdeki satışın muvazaalı olduğunu ve bu nedenle önalım hakkının varlığını koruduğunu ileri sürmüştür. Özellikle Adana BAM 14. HD, 2025/46 E. 2025/689 K. sayılı kararında; miras veya akrabalık ilişkilerinin, yapılan temliki işlemlerin “satış” olmadığını göstermek açısından tek başına yeterli olmayacağı belirtilmiş; olayda satış görünümünün gerisindeki bağış ilişkisi açıkça ortaya konamamıştır.


III. Tanık Beyanlarının Rolü

Adana 12. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2024/45 E., 2024/322 K. sayılı kararında tanık beyanları üzerinden temlik işleminin gerçekte bağış niteliğinde olduğu yönünde değerlendirmeye gidilmişse de, bu yaklaşım BAM tarafından yeterli ve ikna edici görülmemiştir. Özellikle işlemin aynı gün içerisinde başka hisselere yönelik satışlarla birlikte yapılması, bedel ödenmiş gibi gösterilmesi, tapu harçlarının yatırılması gibi hususlar satışın muvazaalı bir görünümle gerçekleştirildiği izlenimini güçlendirmiştir.


IV. İçtihatlarla Belirlenen Sınırlar

Yargıtay’ın 1957 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararı’na göre, taşınmazın “akrabaya” temliki durumlarında, eğer temlikin arkasında bağışlama, yardım veya miras gibi bir saik varsa önalım hakkı kullanılamaz. Ancak BAM’ın yaklaşımı bu kararın yalnızca doğrudan mirasçılarla sınırlı olmadığını, daha geniş anlamda "akrabalık ilişkisi" halinde bile, somut olayın özelliklerine göre önalım hakkının geçerli olabileceğini vurgulamıştır.


V. Değerlendirme ve Sonuç

Adana Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nin 2025 tarihli kararı, taşınmazın görünüşte satış gibi gösterilen ancak esasen bağış niteliğinde olduğu iddiasının ileri sürülebilmesi için somut ve ikna edici delillerle ispat zorunluluğunu vurgulamaktadır. Satış sözleşmesi resmi şekilde yapılmışsa ve tapu harcı ödenmişse, bu işlemin bağış olduğu iddiası ancak güçlü delillerle kabul edilebilir.

Ayrıca, önalım hakkının kullanımı için sürelerin ve usulün titizlikle takip edilmesi gerektiği; satış bildiriminin noter aracılığıyla yapılmaması gibi durumların, hak düşürücü sürelerin başlangıcını geciktirebileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.


Kaynakça:

·         TMK m. 732–734

·         Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, 1956/12 E., 1957/2 K.

·         Adana BAM 14. HD, 2025/46 E. – 2025/689 K. karar no.lu dosya

·         Adana 12. Asliye Hukuk Mahkemesi, 2024/45 E. – 2024/322 K. karar no.lu dosya

Adana BAM 14. HD, 2023/89 E. – 2023/1272 K. karar no.lu dosya