Trafik Kazalarında Sigorta Şirketinin İtirazlarına Karşı Yargı Uygulamaları



Trafik Kazalarında Sigorta Şirketinin İtirazlarına Karşı Yargı Uygulamaları: Belirsiz Alacak Davaları ve Emsal Kararlar Işığında Genel Değerlendirme

Trafik kazası sonucu meydana gelen bedensel zararlar (örneğin kalıcı veya geçici maluliyet, tedavi giderleri, iş gücü kaybı ve bakıcı giderleri gibi) nedeniyle açılan tazminat davalarında, zarar görenin muhatabı çoğunlukla sigorta şirketi olur. Bu tür davalarda davacılar çoğu zaman zararın miktarını dava tarihindeki mevcut belgelerle belirleyemedikleri için “belirsiz alacak davası” açmak durumundadırlar. Ancak sigorta şirketleri, açılan davalara karşı bazı kalıplaşmış itirazlarda bulunmakta ve bu itirazların her biri yargı kararları doğrultusunda ayrı ayrı değerlendirilmelidir.

1. “Dava erken açıldı, iyileşme süreci tamamlanmadı” itirazı

Bu itiraz, özellikle kalıcı maluliyet raporunun henüz alınmamış olması durumunda öne sürülmektedir. Oysa HMK m. 107 uyarınca zarar miktarı net olarak bilinmiyorsa, davacının belirsiz alacak davası açma hakkı vardır. Yargıtay 17. HD, 2020/7465 E., 2021/889 K. sayılı kararında, maluliyet oranının ancak uzman raporla belirlenebileceği durumlarda davanın belirsiz alacak olarak açılabileceğini açıkça belirtmiştir. Bu nedenle davanın iyileşme süreci tamamlanmadan açılması, davanın reddi sebebi değildir.

2. “Eksik evrakla başvuru yapıldı, temerrüt oluşmadı” savunması

Sigorta şirketine başvuru şartı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu m. 97 gereğince dava şartı niteliğindedir. Ancak Yargıtay uygulamasında, başvurunun yapılmış olması yeterlidir; eksik belge iddiası başvuru şartını ortadan kaldırmaz. Yargıtay 17. HD, 2018/3847 E., 2020/823 K. sayılı kararında, eksik belge itirazının dava şartı yokluğu doğurmadığını açıkça vurgulamıştır. Ayrıca KTK m. 99 uyarınca sigorta şirketi başvuru tarihinden itibaren 8 iş günü içinde ödeme yapmazsa temerrüde düşmüş sayılır. Bu süre geçmesine rağmen ödeme yapılmamışsa faiz talebi haklıdır.

3. “Geçici iş göremezlik, tedavi ve bakım giderleri poliçe kapsamında değildir” iddiası

Sigorta şirketleri çoğu zaman 2015 tarihli ZMMS Genel Şartları'na dayanarak bu kalemlerin teminat dışı olduğunu ileri sürmektedir. Ancak bu görüş, güncel yargı içtihatlarıyla çürütülmüştür. Anayasa Mahkemesi, 17.07.2020 tarihli ve 2019/40 E., 2020/40 K. sayılı kararıyla, ZMMS Genel Şartları’nın bu konuda sınırlayıcı maddelerini iptal etmiş ve teminat kapsamının KTK hükümlerine göre belirlenmesi gerektiğine karar vermiştir. Yargıtay 4. HD, 2021/14845 E., 2021/2469 K. sayılı kararında, bakım giderlerinin de sigorta poliçesi kapsamındaki “tedavi gideri teminatı”na dahil olduğunu belirtmiştir.

4. “Maluliyet oranı %70’in altında, sürekli bakıcı gideri istenemez” görüşü

Bu sınırlama da iptal edilen Genel Şartlara dayanmakta olup kanuni dayanağı yoktur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2013/4-1227 E., 2013/389 K. sayılı kararında, sürekli bakıcı gideri için esas olanın maluliyet oranı değil, kişinin bakıma muhtaçlık hali olduğunu ifade etmiştir. Maluliyet oranı %70’in altında olsa bile, kişi günlük hayatını tek başına sürdüremiyorsa bakım gideri talep edilebilir.

5. “Zamanaşımı süresi dolmuştur” savunması

Trafik kazaları genellikle haksız fiil kapsamında değerlendirilir ve KTK m. 109 gereği 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri uygulanır. Ancak ölüm veya bedensel zarar varsa, TCK m. 66’daki ceza zamanaşımı süresi (örneğin 8 yıl) uygulanır. Bu husus, Yargıtay’ın ve BAM kararlarının tamamında yerleşik içtihat halini almıştır. Henüz 8 yıl geçmemişse zamanaşımı defi geçersizdir.

6. “Zorunlu arabuluculuk yapılmadı” itirazı

Ticari davalarda dava şartı olan arabuluculuk, her trafik tazminatı davası için geçerli değildir. Özellikle zarar gören bir gerçek kişi ise, sigorta şirketi tacir olsa bile uyuşmazlık mutlak ticari dava sayılmaz. BAM 9. HD, 2020/1645 E., 2020/3867 K. sayılı ilamında bu yönde içtihat geliştirilmiştir. Ayrıca Yargıtay 3. HD de 2021/6259 E., 2021/9181 K. sayılı kararında, tazminat davasının arabuluculuğa tabi olmadığına hükmetmiştir.

7. “Talep kalemleri belirsiz, dava açılamaz” görüşü

HMK m.107 uyarınca belirsiz alacak davasında miktar başlangıçta asgari düzeyde belirtilir, ancak kalemler mutlaka somutlaştırılmalıdır. Yargıtay, zarar kalemleri belli ancak miktarı belirsiz olan davalarda belirsiz alacak davasının uygun yol olduğunu kabul etmektedir. Bu nedenle davacının dava dilekçesinde kalemleri belirtip sadece miktar yönünden belirsizlik ileri sürmesi yeterlidir.

8. “Müterafik kusur, hatır taşıması, emniyet kemeri takmama” savunmaları

Bunlar, zararın artmasında zarar görenin katkısı varsa uygulanabilecek hakkaniyet indirimi sebepleridir. Ancak Yargıtay 17. HD, 2018/4184 E., 2020/820 K. sayılı kararında, emniyet kemeri takılmamasının en fazla %20 indirimle sınırlı olabileceğini belirtmiştir. Aynı şekilde hatır taşıması da sadece istisnai durumlarda uygulanmakta olup, sigorta şirketi yönünden genellikle dikkate alınmaz.


Sonuç: Hukuki Dayanakla Hazırlanmış Dava Dilekçesi, Sigorta İtirazlarına Karşı Güçlü Koruma Sağlar

Trafik kazasından doğan bedensel zararlar nedeniyle açılan davalarda, sigorta şirketlerinin rutin itirazları, yukarıda örnekleri verilen Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve BAM kararlarıyla bertaraf edilebilir. Bu noktada dava dilekçesinin dayandığı hukuki normlar, başvuru sürecinin düzgün işletilmesi ve doğru yargı içtihatlarına yer verilmesi hayati önemdedir.

Zarar görenlerin bu tür teknik tartışmalarla mağdur edilmemesi için, uzman hukukçular aracılığıyla haklarını etkin şekilde aramaları önerilir.



https://onurkucukyetim.av.tr/