Yazılı Yargılama Usulünün Amacı ve Kapsamı

Yazılı Yargılama Usulünün Amacı ve Kapsamı

Yazılı yargılama usulü, HMK’da (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu) düzenlenen iki temel usulden biridir ve esas yargılama usulü olarak kabul edilmiştir[1][2]. Kanun koyucu, HMK’nu bu usul esas alınarak kaleme almış, basit yargılamayı ise farklılık gösterdiği noktaları düzenleyerek kanuna monte etmiştir[2][3]. Genel olarak medeni usulün amacı, sübjektif hakların korunması ve bozulan hukuki düzenin yeniden tesisi olduğuna göre[4], yazılı yargılama usulü de bu temel amaç doğrultusunda tasarlanmıştır. Nitekim hukuk öğretisinde de vurgulandığı üzere, yazılı yargılama usulü adil bir yargılamayı sağlamanın yanında yargılamayı detaylı yazılı delil incelemesi üzerinden verimli ve etkili biçimde yürütmeyi amaçlar[5][2].

Kanuni Düzenleme ve İşleyiş

HMK’nın dördüncü kitabında (m.118-186) yazılı yargılama usulü ayrıntılı olarak düzenlenmiştir[6][1]. Kanunda yazılı usulden söz eden hükümlerle davanın açılmasından son hükmün tefhimine kadar beş aşamalı bir süreç öngörülür. Dava dilekçesi, cevap, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri yazılı olarak verilir; deliller öncelikli olarak dilekçelerle toplanır (örneğin HMK m.318)[7]. Hakim, tarafların yazılı beyanlarını ve delillerini dosya üzerinden inceleyerek karar verir, ancak son aşamada HMK m.186’ya göre taraflara mahkeme huzurunda son sözlerini söyleme imkânı tanınır[2]. Bu yapı, hakimin dosya üzerinden kapsamlı değerlendirme yapmasını ve esasa ilişkin delillerin davanın başında sunulmasını sağlayarak hukuki dinlenilme hakkının etkin bir şekilde gerçekleşmesine hizmet eder.

Yazılı Yargılamanın Amacı

Yazılı yargılama usulünün temel amacı, dava sürecinin kapsamlı delil incelemesiyle adil ve tutarlı bir kararla sonuçlandırılmasını sağlamaktır. Hukuki görüşlere göre HMK’nın yazılı usulü esas alarak düzenlenmesinin ana nedeni de budur[2]. Hukuk yazınında Leyla Akyol Aslan’ın belirttiği gibi, yazılı usulde delillerin gösterilmesi ve sunulması hükümleri basit usule kıyasla daha fazla ve ayrıntılı düzenlenmiştir; bunun temel nedeni HMK’nın esas yargılama usulü olarak yazılı usulü benimsemiş olmasıdır[2]. Bu nedenle tarafların iddia ve savunmalarını belgelerle somutlaştırma yükü ağırlaştırılmış, HMK m.318 uyarınca tarafların elindeki tüm delilleri dilekçelerine eklemeleri zorunlu kılınmıştır[7]. Böylece davada sorumluluk, taraflarda olup, yargılama sürecine en baştan eksiksiz hazırlıklı gelmeleri beklenir. Sonuç olarak yazılı yargılama usulü, özellikle hukuki ve fiili karmaşık uyuşmazlıklarda, davanın taraflarca iyi tespit edilip hazırlanmasını sağlayarak hem adil yargılanmaya hem de uyuşmazlığın hızlı ve isabetli çözümüne katkı sunar[5][2].

Kapsamı ve Uygulama Alanı

6100 sayılı Kanun’a göre, basit yargılama usulüne açıkça tâbi olmayan tüm medeni davalar yazılı yargılama usulüne tabidir[8]. HMK m.316/1’de sıralanan haller dışındaki tüm Asliye Hukuk, Asliye Ticaret ve benzeri davalarda yazılı usul uygulanır. Örneğin, HMK m.316/1 kapsamındaki başlıca basit yargılamaya tabi işler şunlardır[9][10]: Sulh Hukuk Mahkemesi'nin görevine giren davalar; mahkemenin dosya üzerinden karar verebileceği işler; geçici koruma talepleri (ihtiyati haciz/tedbir); nafaka ile velayet-vesayet davaları; hizmet ilişkisinden doğan davalar; konkordato ve sermaye şirketlerinin yeniden yapılandırılmasına ilişkin davalar; tahkim uyuşmazlıkları; ve “yazılı usul dışı” başka usuller belirtilen işler. Bu istisnalar dışında kalan her davada yazılı yargılamaya gidileceği açıktır. Hatta HMK m.322/1 hükmü, diğer kanunlarda basit usul için hüküm yoksa yazılı usul hükümlerinin uygulanacağını öngörmüş, böylece yazılı usulün varsayılan usul olduğunu teyit etmiştir[8].

Uygulamada genellikle asliye hukuk mahkemelerinde yazılı yargılama kural olarak uygulanırken, Sulh Hukuk Mahkemeleri'nde basit yargılama tercih edilir[1]. Ancak uyuşmazlığın niteliği veya davanın yapısı değiştirici olabilir. Örneğin bir Yargıtay kararında, aynı dava dosyasında “asli talep” olarak velayetin değiştirilmesi, “fer’i talep” olarak çocukla kişisel ilişkinin artırılması şeklinde terditli talepte bulunulması halinde, bu karmaşık ve kademeli talep yapısı nedeniyle basit usulün yeterli olmadığı, yazılı yargılama usulünün uygulanması gerektiği vurgulanmıştır[11]. Bu karar, yazılı usulün kapsamını belirlerken davanın hukuki niteliğine dikkat edilmesi gerektiğini göstermektedir. Ayrıca aile, ticaret, iş gibi özel yargı alanlarında bile HMK’da aksi hüküm bulunmayan hallerde yazılı usulün tercih edildiği (örneğin usul kanunlarına göre verilen gönderme hükümleri) unutulmamalıdır.

İçtihatlar ve Uygulama Örnekleri

Yargıtay kararları, yazılı yargılamanın kurallarına uyulmasının önemini vurgular. Örneğin, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi bir kararında, yargılamanın basit usulde yapılmış olmasına rağmen aslî ve fer’î taleplerin “terditli” olması nedeniyle yazılı usul kurallarının gereği olarak ek dilekçe teatisi yapılmadan hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğuna işaret etmiştir[11]. Benzer şekilde, HMK m.127 hükmüne göre ek süre talebi kararının taraflara bildirilme zorunluluğunun yerine getirilmesi gerektiği Yargıtay tarafından defalarca vurgulanmıştır. Uygulamadan örnekler, yazılı yargılama usulünün taraflara hazırlık yapma sorumluluğu yüklediğini, usul kurallarının ise mahkemece sıkı denetim konusunu oluşturduğunu göstermektedir.

Değerlendirme

Sonuç olarak, yazılı yargılama usulü HMK’nın esas yargılama yöntemi olarak belirlenmiş, usul hukukuna dair temel kurallar bu usul ekseninde şekillendirilmiştir[2][8]. Bu usulün lehine olan görüşler, tarafların iddia ve delillerini en baştan dosyaya sunmalarının mahkemece kapsamlı değerlendirme yapılmasını sağladığını, kararların deliller üzerine dayanarak sağlamlaştırıldığını belirtir[2][7]. Öte yandan uygulamada yazılı yargılama usulünün kapsamı geniş olduğundan, çok sayıda mahkemede basit usule başvurulması bir denge olarak düşünülmüştür. Aslan’ın da belirttiği gibi, basit usul sayıca daha fazla mahkemede (sulh, iş, icra, tüketici vb.) uygulanırken yazılı usul daha sınırlı mahkemelerde (asliye hukuk, ticaret, aile) yer bulmaktadır[12]. Bu durum, karmaşık ve değerli uyuşmazlıklarda esnekliğin yazılı usulde, daha rutin işler için ise basit usulde tutulduğunu göstermektedir. Kısacası, yazılı yargılama usulü hem mevzuatta hem uygulamada esas yargılama usulü olarak kurgulanmış olup, hedefleri doğrultusunda büyük ölçüde işlevsel olduğu söylenebilir; bununla birlikte eleştiriler, zaman zaman usul karmaşıklığına yol açabilmesi ve hakim kontrolünün gerekliliği üzerinde yoğunlaşmaktadır.

Kaynaklar: HMK m.118-186; HMK m.316, 322; Yargıtay 2. HD kararları; öğretide Akyol Aslan, vd.; uygulama örnekleri[6][11][7][2][12].


[1] HMK Madde 385 Yargılama Usulü

https://barandogan.av.tr/blog/mevzuat/hmk-madde-385-yargilama-usulu.html

[2] [3] [12] dergipark.org.tr

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2122271

[4] YAZILI YARGILAMA USULÜNE BAKIŞ

https://www.kar-saz.av.tr/index.php/makaleler-ictihatlar/8-makaleler/100-yazili-yargilama-usulune-bakis

[5] Basit Yargılama Usulü - Yazılı Yargılama Usulü

https://www.eskiyorukdincer.av.tr/post/basit-yazl-yarglama-usul

[6] Yazılı Yargılama Usulü Hangi Mahkemelerde Uygulanır? | APA Hukuk&Danışmanlık Hizmetleri

https://apahukuk.com/yazili-yargilama-usulu-hangi-mahkemelerde-uygulanir/

[7] [8] [9] [10] 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)

https://barandogan.av.tr/blog/mevzuat/6100-sayili-hukuk-muhakemeleri-kanunu-(hmk).html

[11] Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2024/2986 Esas 2024/5319 Karar Sayılı Kararı

https://www.sonkarar.com/kararlar/yargitay-2-hukuk-dairesi-2024-2986-esas-2024-5319-karari-b5fee68b-091b-5e21-8d0e-4614ee4f62fd

https://onurkucukyetim.av.tr/